25 Şubat 2012 Cumartesi

uğursuz sayı: 15


Lanet girsin ve hiç çıkmasın ki,bugün benim doğum günüm.Doğum günlerini pek sevdiğim söylenemez.Çünkü hiç bir zaman büyümek istemedim ben ve yahu yaşlanıyorum!Tamam 15 yaş öyle abartılacak bir yaş değil belki ama..sevmiyorum işte doğum günlerini..ölüme bir adım daha yaklaşıyorsun,hayatın berbat yüzünü kapatan perdeyi biraz daha aralıyorsun,yaşlanıyorsun ve bunu kutluyorsun!Tamam bıraklım bu iç kapatıcı şeyleri^^


Kendime doğum günü hediyesi olarak yarım saat yürüyerek şu çoğu yazımda adı geçen Özdilek AVM 'ye gittim.Arkadaşımla gezdik felan ve kendime sonsuzluk simgesinde bir bileklik,içi açılır kolye ve Death Note'un yedinci ciltini aldım>w< babamın harcanmam için verdiği 50tlden yalnızca 50krş. kaldı.Ağzıma sıçacak ama bugün benim doğum günüm!Kızamaz değil mi?Hem bir genç kızın eline alışveriş merkezinde harcansın diye 50tl verende kabahat!

Korkuyorum laaağğğnn...>m<;;;

Çizim dersine gelen ilgiden dolayı çok teşekkür ederim ancak maalesef tarayıcımın kartuşu K-himori'yi çıkartırken bitti-m-yazcak bir şey bulamıyorum öyle saçmalıyorum işte...

Saygılar,döstüm.

(ilk başta 'döstüm' değilde,dötüm yazmıştım)

18 Şubat 2012 Cumartesi

Çizim Dersi!

Hehee sonunda çizim dersi!-3-
İlk çizim dersim olduğu için bazı hataları mazur görün-m-
Benim en çok kullandığım taslak çizgileriyle hazırladım.Önce çizmek istediğiniz pozisyonu aklınızda canlandırın ve çizgileri ona göre çizin.Gerisi işte burada;
http://d1202.hizliresim.com/u/l/2u8nb.jpg

http://d1202.hizliresim.com/u/l/2u8td.jpg

http://d1202.hizliresim.com/u/l/2u8tp.jpg

http://d1202.hizliresim.com/u/l/2u8u3.jpg


http://e1202.hizliresim.com/u/l/2u8uj.jpg

Eğer beğenilirse bir sonraki derse yüz çizimini vermeyi düşünüyorum.Yorumlarını bekliyorum-3-ve bloglara yorum yaparken işte bunla karşılaştım,
ölüm sebebi...

17 Şubat 2012 Cuma

ditapsız omaz D: !!!!!!

NhAbErHh ;*(böyle malca bir selamla için çok üzgünüm-.-ama aklıma başka selamla biçimi gelmedi>>)
Bugün Antalya'da ilk defa açılan TÜYAP kitap fuarına edebiyat dergisi yazarlarınca bir ziyarette bulunduk ve bu ziyaret sırasında Canan Tan'a kitap imzalatıp,hem onunla hemde Gülten Dayıoğlu ile fotoğraf çekinip Muzaffer İzgü'nün söyleşisine katılıp kahkahalara boğuldum-w- ve tabiski bu sayede geometri ve ödevini yapmadığım coğrafya dersinden kurtulmuş oldum>w<
Sonunda cuma günü geldi ve artık yazı ekleyebilirim-w-Çok uzun bir süredir kitap yani ditap tanıtımı yapmıyorum farkındayım ancak lanet olası dersler ve tüm harçlığımı Death Note mangasına yatırmam yüzünden adam gibi kitap okuyamıyorum ama bu yazıda iki kitapda olsa tanıtacağım-.-

DOĞAÜSTÜ-PARANORMAL SERİSİ İKİNCİ KİTAP

Hani çok çok çok çok çok sevdiğim bir kitap vardı ya Paranormal,hatta onun ikinci kitabı vardı Supernaturally diye..Hah işte o kitap sonunda Türkiye'de!!Bir gün Doğaüstü'nün artık çevrilmiş olması umuduyla DEX Kitap'ın net sitesini açtım ve onu gördüm-W- asfdskfskjghsjkfa tabiski hemen koştur koştur D&R'a gidip aldım bu şahane kitabı.Fazla bir şey söylemek istemiyorum kitap hakkında.. Kiersten ablamız yine harika ve asla sıkmayan kalemiyle harika bir olay örgüsünü birleştirip önümüze sunmuş bu kitabı.İlk kitapdan daha fazla ağzını açık bırakıyor bu kitap.Tek kelime oku abecim sadece..
Kitap arkası..

Evie o çok istediği normal yaşama nihayet kavuştu! Ama sıradan olmanın, nasıl denir, biraz “sıkıcı” olduğunu görmek üstünde soğuk duş etkisi yapmadı değil. Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansı’ndaki günlerini mumla arar olmuştu ki yeniden onlar için çalışma fırsatı çıktı karşısına. Tüm şu normallikten biraz olsun uzaklaşmaya öyle ihtiyacı vardı ki...

Ama birbirinden beter görevler üst üste geldikçe, Evie doğru tercihte bulunup bulunmadığını sorgulamaya başladı. Eski peri erkek arkadaşı Reth onun geçmişiyle ilgili korkunç gerçekleri ortaya çıkardıkça, periler arasında kızışan savaşın bütün doğaüstü dünyayı bir kaosa sürükleyebileceği belli oldu. Herkesin peşinde olduğu şey neydi peki? Evie’nin ta kendisi!

Evie’nin macerası Paranormal’den sonra ikinci kitapla devam ediyor.

MELEK*ATEŞ-MELEK SERİSİ İKİNCİ KİTAP
(doğru düzgün resmi bulamadım)
Kim bilir ne kadar bekledim bu ikinci kitabı!Fuarda DEX Kitap'ın standında kocaman bir resmi vardı bu kitabın tabiski kitap bitmişti ve alamadım-.-(yalan param bitmişti) ancak pazar günü fuara tekrar gideceğim ve alacağım.Tabiski(of bıktım bu kelimeden ama napallıım-.-)Melek*Ateş ile beraber çok okumak istediğim Yemin,Ateş ve Diken,Mefisto ve Soğuk Öpücük'ü alacağım>W< umarım:3
Kitap arkası..
Kötülük kol geziyor, Alex ve Willow da kaçtılar. Willow’un rüyaları onları Mexico City’ye götürüyor. Sadece Willow zalim Melek Kilisesi’ni yenecek güce sahip; kilise ise onu durdurmak için bütün gücünü ortaya koyacak. Willow’un yanında Alex var, eğitimli bir melek katili ve Willow’un gerçek aşkı. Ancak hiçbir şey Willow’un yarı melek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Alex ve Willow, Mexico City’de bir grup melek katiliyle bir araya geliyor. Alex, grubun lideri Kara’yı tanıyor ancak grup, Willow’dan ölümüne şüphe ediyor. Alex tüm ekibi melek konseyine saldırabilmeleri için ağır ve disiplinli bir eğitimden geçirdikten sonra bile. Willow kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti… Seb’le tanışana dek. Seb, hayatı boyunca Willow’u aradı, çünkü tıpkı Willow gibi, o da bir yarı melek.
Melek serisi aynı ismi taşıyan ilk kitabından sonra ikinci kitapla devam ediyor.

Off off acilen okumam lazım!!Zavallı Willow ;m;


12 Şubat 2012 Pazar

K-H:4 ~ikinci Kısım~


"K-H" K-himori'nin kısaltılması dikkatinize 8DÇok gecikti biliyorum ama ben dördüncü bölümün ikinci kısmını da vereyim.Bu kısım kısa ve işte bu yüzden üç kısım olacak bu bölüm:D

Ve karakter tanıtımlarını K-himori Hakkında adlı kısımda verdim -3-Neyse çok uzatmadan verelim ikinci kısmı :p
 --
“Ne olmuş bacağıma?”deyip bacağıma baktım.Yaramın olduğu yer kanıyordu.Beyaz taytımın üstü kırmızıya dönmüştü.Birden acıyla inelemeye başladım.
“AAAAHHHH!!!Lanet olsun!Lanet olsun!”Acıdan yerimde duramıyorudum.Ne oluyordu böyle?Ufak bir düşüş yüzünden bu kadar acıyor olamazdı.
“Benim hatam.Seni tutmam gerekirdi.Gel oturalım.”dedi ve belimden tutarak en yakında ki banka doğru yürüdük  ve oturmama yardım etti.
“Saçmalama senin hatan değildi.Hem artık o kadar acımıyor.Yürüyebilirim.”Gözlerim dolmaya başlamıştı.Endişeyle bana bakıyordu.Gerçekten yerin dibine girmek istiyordum.
“Yalan söyleme.Evin yakınlarda mı?”
“Evet,Mini Orman’dan çıkınca,iki sokak ilerde.”
“Ben hemen birilerini çağırmaya gidiyorum”diyerek kalktı.
“Saçmalama!Yürüye bilirim dedim!”Ayağa kalktım ve yürümeye çalıştım.Ama sol ayağımın üstüne basınca sızlıyordu.Omuzlarımdan tutup beni oturtmaya çalıştı.
“Dedim sana yürüyebilirim!”
“Yüzünde keşke öyle dese!”
“Ciddiyim sadece sızlıyor o kadar.”Derin bir iç çekti ve yere baktı.Sonra bana yaklaşıp kolumu omzuna doladı ve elini belime koydu.
“Seni evine ben götüreyim.Dışarda motorum var.Oraya kadar yürümek zorundayız malsef..”
“Motor mu?Çok havalı!”Yüzünü bana çevirdi.Birbirimize çok yakındık..O masmavi gözleri endişe doluydu.Kendimi o gözlere bakmaktan alıkoyamıyordum.
“Sen...Gerçekten çok tuhafsın!”dedi seside endişe doluydu.Yürümeye başladık.Ayağım yüzünden topallıyarak yürüyordum ve oldukça yavaş yürüyorduk.Çıkışa kadar hiç konuşmadık.Galiba ona fazlasıyla yük olmuştum.Kim bilir belkide benle yürümek istediği için kendine içinden küfürler ediyordu.Bende ona yük olduğum için kendime kızıp küfür ettim.Çıkışta bekleyen güvenlik görevlisi bizi görünce dehşete kapıldı ve koşarak yanımıza geldi.
“Ne oldu çocuklar?İyi misiniz?Ambulans çağırayım mı?”
“Hayır efendim gerek yok.Ben onu götürürüm.”
“Peki öyleyse dikkatli olun ama..Nasıl oldu bu?”
"Düştüm efendim."dedim ve Nate’e baktım.Kaşlarını çatmıştı.Lanet okudum.Gerçekten benden nefret ediyor olmalıydı.
“Tamam geldik.Binebilir misin?”
“T-tabi.”Siyah  motor YBR 125idi..Önce ben bindim  ve ne kadar istemesemde binmeme o yardımcı oldu.Sonra oda bindi ve motoru çalıştırdı.Motorun arkasındaki demirleri sıkıca kavradım ve ayağımın ona deymemesine dikkat ettim.Dikiz aynasından bana baktı.Sinirli gibiydi.
“Ya sen iyi misin?Belimden tutsana!”Hiç bir şey demeden dediğini yaptım.Motoru sürmeye başladı.Ona sarılıyordum ve kendimi tutamayıp başımıda sırtına yasladım.Bu çocukta beni çeken bir şey vardı ama artık hiç bir önemi yoktu.Çünkü o bana sinir oluyordu.Emindim bundan.
“Nerden dönceğiz?”deyince kendime geldim ve kafamı kaldırıp etrafa baktım.
“İlerdeki aradan sola dön.”dedim ve başımı tekrar sırtına yasladım.Ama sonra fazla ileri gittiğimin farkına varıp kafamı kaldırdım.Yüzüm kızarmıştı ve o sırada onunda bana dikiz aynasından baktığını fark ettim.Gülümsüyordu.
“Nasıl rahat ediyorsan öyle davran.”dedi.
“Ş-şey şimdi tekrar sola dön.”Onu umursamazmış gibi görünmeye çalışıp etrafı izlemeye başladım.
“Tamam fıstık yeşili olan evin önünde durabilirsin.”Bahçe kapısının önünde motoru durdurdu ve etrafı süzdüm.Çok şükür mahallenin hiperaktif çocukları hala okuldaydı ve sokakta kimse yoktu.Motordan yavaşca indim ve ona dönerek ellerimi birleştirdim.
“Senden çok özür diliyorum.”
“Niçin?Yaran kanadığı için mi?”
“Hayır sana yük olduğum için..Özür dilerim.Boş vaktinide benim yüzümden harcadın.”
“Bak öyle laflar duymak istemiyorum.Benim yerimde kim olsa öyle yapardı.”deyip motordan indi ve elini cebine soktu.Biraz aradıktan sonra telefonunu çıkardı.
“Seni kim bilir ne zaman görürüm.Senden haberdar olmak için telefon numarını ver.”Yüzünde ciddi bir ifade vardı.
“S-saçmalama!Benim için o kadar zahmete girdin zaten..”
“Asıl sen saçmalama!Mızmızlanmada ver şu telefon numarını.Hem sen Neiy’ye de söylemezsin bu olayı,o yüzden hiç öğrenemem.”
“Sen de söylemezsin değil mi?”dedim dudağımı büzerek.Tek kaşını kaldırıp bana baktı.
“Söyle,söylemiyim.”En sonunda verdim telefon numarımı.Ona karşı koymak çok yanlış geliyordu.Hem feci yakışıklı bir velet telefon numaramı istiyordu.Bu şans benim gibilere yüz yılda ancak gelir.
“Ben çok teşekkür ederim....Ayrıca çokta özür diliyorum Nate.Benden nefret etmeni anlayışla karşılıyorum.”Elini kaldırdı ve kafama hafifçe vurdu.
“Özür dileme,teşekkürde etme.Ayrıca senden niye nefret edeyim ki?Yürümene yardım ettiğim için mi?Motorumla evine getirdiğim için mi?”Bir şey söylemedim.Eli hala başımdaydı ve sonra saçlarımı sanki bir çocuk severmiş gibi dağıttı.Yüzümü kaldırıp ona baktım.Tamam,bu sefer gerçekten gözlerinin içine kadar gülüyordu.Bende karşılık vererek güldüm.O kadar çok gülümsedim ki gözlerim kapandı.Tekrar teşekkür ederek bahçeye girdim ve kapıya varınca anahtarımı çıkartıp deliğe soktum.Kapıyı çalamazdım.Halam görürse büyük korkuya kapılır ve hemen babamı arardı.Bu kadar yaygaraya gerek yoktu.Şansım varsa sesizce banyoya girer yaramı temizlerdim.İçeri girdim tam kapıyı kapatacaktım ki,Nate'in motoruna yaslanmış bir şekilde bana baktığını gördüm.Gülümseyerek el salladım ona.Oda  bana el sallayarak motora bindi ve uzaklaştı.Arkamı döndüğümde aslında ne kadar şansız bir varlık olduğumu anladım.Halam dehşetle açılmış gözleriyle bana bakıyordu…
“E,hala nasılsın?Ben açım.Atıştırcak bir şeyler var mı?”
--
asdfghaa buda burda biter anacım.Hadi bay 8D

11 Şubat 2012 Cumartesi

ottan bir hafta daha

Kalemtıraş jiletiyle tırnağını temizlemeye çalışan ve,doğal olarak,parmağını kesen kızdan sevgilerle.Kendisi ben oluyorum.

Bizim okulda bu hafta Şubat Sınavları vardı.İşte bu sınavlar bir üst sınıfta olmasına rağmen bazı derslerden kalmış öğrenciler geçsin diye yapılıyor.Tabi hocalarda soru hazırlıyor ve bu yüzden derslere çok geç giriyorlar yada hiç girmiyorlar!Perşembe günü öyleydi mesela, koca altı dersten sadece son derse girdi hoca 8D Her sene şubat ayında yapılıyormuş bu sınavlar,şubat ayından nefret etmeme(doğduğum ay olduğu için)rağmen sevmeye başlayabilirim bu ayı 8D

ve ayrıca üzücü mü yoksa sevindirici mi olduğunu anlayamadığım bir haber vermek istiyorum.Galiba Ü okulu bırakmış.Kendisi de diyodu zaten "ben bu altı sıfırı hayatta kurtaramam,annemgilde diyodu zaten kalırsan okutmayız diye,o yüzden ben ikinci dönem gelmem belki"diye.Sınıfı geçmen için,birinci dönem karnende olan sıfırı üç yapman lazım yoksa göt gibi kalırsın ortada.Ü'nün de altı tane sıfırı vardı bende o kadar demiştim "saçmalama altı sıfır yüzünden okula niye gelmiyon?gel lan"filan diye.Ama bırakmış okulu,ona bakılırsa dokuzuncu sınıfların çoğu bıraktı okulu.Yani artık Ü hakkında hiç bir şey yazamayacağım-.-Onun kadar saf ve salak biride yok benim çevremde..Nazar deydi bak yeminle.

Ve hani bahsettiğim çizim dersleri var ya?Vermeye karar verdim:3

Neyse hani Galileo Galilei varya,Ano Hana'nın açılış jeneriğini yapan o harika grup,hani birde bu grubun benim çok sevdiğim SGP adlı şarkısı vardı ya,hah işte onu çevirdim-w-Dağ gibi ödevim olmasına rağmen,idrar torbaları patlamak üzere olmasına rağmen tuvalete üşendiği için gitmeyen ben!Başardım;W;

SGP'yi burdan dinleye bilirsen.




Zil gecenin ortasında çalmaya başladı
Ve ses oda boyunca sekerek yayıldı.
Bahsettiğin planlar iyi yapılmış sahte bir zepline bindi
Ve geçmişteki Auckland ormanlarına doğru uçmaya başladı.

Ne kadar ağladım?Bu yere ne kadar sahte gülücük bıraktım?(x3)
Benim güneşim yok olmayacak,300 yıl sonra bile soğumayacak.

Yarın hakkında bir şey bilmiyormuşuz gibi davranıyoruz
İyi yapılmış sahte bir zeplinle
İyi duyguları yukarı çıkıp aşağı indiriyoruz
Tıpkı gibi can sıkıntısıyla doldurduğu gibi
Şişeye yansıyan hayaller ve lambaların titrek ışığı yok oluyor

Ne kadar ağladım?Bu yere ne kadar sahte gülücük bıraktım?
Benim güneşim yok olmayacak,300 yıl sonra bile soğumayacak.

Ne kadar ağladım?Bu yere ne kadar sahte gülücük bıraktım?(x5)
Ne kadar ağladım?Ne kadar...

Durmayacak,soğumayacak,yok olmayacak,300 yıl sonra bile(x3)

Benim güneşim asla yok olmayacak yine 300 yıl sonra bile.


Evet..aslında o kadar da anlamlı bir şarkı değilmiş ~w~;Neyse şarkı şarkıdır:DAnlamlı olmasını beklemek anlamsız 8D

Çizim derslerini hazırlamak için kalkıyorum diyecektim ama benim dağ gibi araştırma ödevim var.Artı; Zero no Tsukaima:F ve Another'ın yeni bölümleri eklenmiş ayrıca BRS:TV'i çevrilmeye başlanmış.Artı artı; Ao Haru Ride'ı okumaya başladım...Tayhenda!Tayhenda!

Ödevler mi?Anime mi?Ödevler mi?Anime mi?Ödevler mi?Anime mi?

Bitch,please.

Tabi anime v.v

4 Şubat 2012 Cumartesi

içeriksiz bir yazı

Başlıkdan da anladığın gibi döstüm,bu yazıyı niye yazıyorum hiç bir fikrim yok.Okul bir gün sonra açılıyor ve ben hala İstiklal Marşı'nı incelemedim.Neyse işte dün annem gile gittik tabi ben o resim konusu açılmasın diye dua ediyorum.Annem bu sabah,sabah değil aslında öğlen asdfsa,
  facede beğendiğin resimlere dikkat et kızım.O çıplak resmi gördüm bak dikkat et sen ne beğenirsen beğen hepsi arkadaşlarının duvarında çıkıyor haberin olsun 
dedi ve işe bakın ki resmin yaoi resmi olduğunu görmemiş asdfhgjasff çok mutluyum lan ;W; ve bu arada şunu öğrendim ki lan bir küfür değilmiş.Aslında oğlan demekmiş.Ama çok kullanıldığı için ve biz Türklerin üşengeçliğinden olsa gerek 'o' ve 'ğ' bir süre sonra kaybolmuş ve 'lan' olmuş.Yani lan küfür değil taaaam mı?Ben küfürbaz değilim taaaam mı?


Önceki yazı Ao No Exorcist'li olmuşdu bu yazıda sonunda içindeki o bol hüzünden dolayı salya sümük ağlatan Ano Hana yada Ano Hi Mita Hana no Namae o Bokutachi wa Mada Shiranai'lı olsun;W;


Burada biter döstüm,saygılar.