17 Ekim 2015 Cumartesi

Bilin Bakalım Kim Ölemedi?

Herkese selamlar.
alakaya sosis resim

Biliyorum, tam da gerçekten öldüğüme kanaat getirdiğiniz vakit pat diye ortaya çıkmam benim içinde oldukça şaşırtıcı. Kelimenin gerçek anlamıyla koca iki yıldan sonra tekrar buraya bir şeyler yazmaya çalışmak çok tuhaf ve zorlayıcı. Öyle uzak kalmışım ki buralardan blog benim değilmiş, bana emanet edilmiş de emanetin içine sıçmışım gibi hissediyorum. Bu hisle beraber yazıyı sonlandırmaya çalışmak zor olacak gibi.

Bir unazo klasiği olarak, her uzun aralıklardan sonra yaptığım gibi hayatımda nelerinden değiş(me)tiğinden bahsedip, artık benim bile umurumda olmayan sorunlardan yakınıp yine uzun süre ortalıktan kaybolacağım. Zaten artık kimsenin bu ölü bloga baktığını sanmıyorum, dolayısıyla kimsenin okumayacağından emin bir şekilde ne kadar boktan bir insan olduğumdan bahsedebilirim. İki yıllık bir süreçten bahsediyoruz, sen olmayan okuyucu lütfen gerisini okuyup okumak istemediğini yeniden düşün, bana oldukça uzun olacak gibi geliyor.

İki yıl önceki yazıyı yazan adamla şimdi bu yazıyı yazmak için debelenen adam arasındaki tek fark: artık lanet olası bir lise öğrencisi olmayı bırakıp nasıl kazandığımı bile bilmediğim bir üniversite öğrencisiyim. Değişen tek şey bu. Finished. 

Ama bir başka unazo klasiği olan "arkadaşlıksızlıktan yakınma time"ı kesinlikle atlayamam, zaten bu yazıyı yazdıran şey de yıllarca içime biriktirdiğim bu arkadaşsızlık şeysi -evet, aynen tahmin ettiğiniz gibi. 11. sınıfın ortalarında falan ne kadar Free! manyağı olduğumu anlatmayı amaçlayan bi yazımda (taslak olarak kalmış hiç yayınlanmamış yazımda) sonunda hep istediğim gibi dostlar falan bulduğumu söyleyen bir şey yazmışım. Buradan o zamanki kafama sesleniyorum: sen daha neyi gördün de neyin lafını yapıyon orospu. Eğer liseye yeni başlayan olmayan okuyucularım varsa, tumblrda, facebookta falan gördüğünüz o "lise arkadaşlıkları yavşaklık üzerine kuruludur" lafına inanın. Ben bunu sırf sizi bilgilendirebilmek ve uyarmak için bizzat deneyimledim. Lisede herkesin iki taraflı oynadığı bir gerçek, evet ve buna bende dahilim. 

O Free! ile ilgili olması gerekip siktir ettiğim yazıda neden öyle dediğime gelirsek (gelmesek dediğini duyar gibiyim ama shhhh) sanırım onlarla daha yeni yeni arkadaş olmaya başladığım için öyle demişimdir. Ama hani zaman ilerledikçe bir arkadaş grubunda bir iki kişi diğerlerinden daha çok yakınlaşır, hep bir taraf grupta kaç kişi olursa olsun dışlanır da, artık sadece uzun süredir beraber takıldıkları için hala onlarla konuşmaya devam eden zavallı olur ya, işte o zavallının sözlük anlamına bakarsanız direk beni görebilirsiniz. Eğer hep canım, yakın arkadaşım deyip bağrıma bastığım, en zor zamanlarında onlar benim yanımda olmasa da yardımlarına koştuğum adamların, zor dönemlerimde içime kapandığım sırada benimle sohbetlerini kesip sonra nedenini sorduğumda "sen bizimle konuşmuyorsun ki, bizde seninle konuşmaya çekiniyoruz." diye kestirip atıp yardım etmeye tenezzül bile etmeden, kendi tek sorunu sevgilisizlik olan hayatlarına rahatça dönebilen insanlar olduğunu bilseydim öyle bir cümle kurmazdım sanırım.(anam ne uzun cümle oldu bu) İnsanların benim onlara verdiğim değerin yarısını bile bana verememelerine alıştım (verememelerine diyorum çünkü denediklerini biliyorum ama karşıda benim gibi biri olunca olmuyor haliyle) ve artık takmıyorum ama çok sevdiği sevgilisinden ayrıldığında gelip bana ağlayan, ne kadar sorunu varsa dinleyip çözmeye çalıştığım adamın daha ben ne olduğunu, ne yaptığımı anlayamadan beni öylece siktir edip başka biriyle sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi en yakın kanka ayağına yatması beni çıldırtıyor. Aynı gruptan başka bir arkadaşla atıştıktan sonra arkamdan whatsappta dediğini bırakmayan adamın, benim bunları öğrendiğim günün akşamı beni adı "canlarım" olan whatsapp grubuna alması beni çıldırtıyor. Okulun kapanmasına yakın yine whatsapp grubunda yaşadığımız gereksiz tartışmadan sonra gruptakilerin çıkması ardından ben hariç diğer herkesin (diğer herkes dediğim 4 kişi zaten) geri alınması beni çıldırtıyor -tabii benim yanımda whatsapp grubundan bahsetmemeye ant içmişler sanırım zaten birinin telefonunu kurcalamasaydım grubu kapattılar sanıcaktım. Sevgilisinden ayrıldıktan sonra bende teselli bulan adamın (sanırım onu en iyi böyle aktarabilirim) doğum gününde hediye için deli gibi çırpınıp herkesle beraber gerçekten çok güzel bi fotoğraflı anı defteri -sırf bu defter için fotoğraf çekindim ben- hazırlayıp verdikten sonra yine tuhaf bir şekilde bir süre yok sayılmam ve benim doğum günümde diğerlerinin biri aracılığıyla dandik bir saat ve internetten bulunmuş doğum günü notları göndermesi beni çıldırtıyor -ama doğum günümü hatırlamışlar, bence ona şükretmeliyim. Yaz tatilinde öylesine açtığım instagram hesabından sevgilisinden ayrıldıktan sonra bende teselli bulan adamın (yuh be nasıl isim koymuşum) içinde ben hariç herkesle (beni siktir ettikten sonra kanka ayağına yattığı adamda dahil) fotoğrafının olduğu bir fotoğrafı atıp "sadece siz yanımda olun yeter" diye yorum yapması, sonra yine benim davet edilmediğim bir şehir gezmesine çıkıp "ayrılmaz 3lü" falan yazması çıldırtıyor. (sanırım anlaşılacağı üzere gerçekten sevip değer verdiğim bir o sevgilisinden ayrıl- tamam anladınız işte o vardı.) Ve tüm bu onların hayatında ne kadar gereksiz biri olduğumu anlamam 11. sınıf gibi güzel (? (pek güzel denemezdi lakin 12 ile karşılaştırılınca resmen cennet)) geçen bir senenin ardından fark etmem de çıldırtıyor. Tamam artık hayatınızda beni istemiyorsunuz anladım, ama bari sanki hiç varolmamışım gibi davranmayı kesip, gelip yüzüme küfretseydiniz. İnanın böylesi daha hayırlı olurdu. Ve fark ettim ki sanki onlar bu yazıyı okuyacakmış gibi konuşuyorum. Üniversiteyi Antalya'dan başka bir yerde okumayı istememin en temel sebebi olan adamları ve onlar yüzünden geçirdiğim krizleri yeni bir şehirde yeni insanlarla aştığımı düşünüyorum; sonuçta artık beni umursamayan adamların suratına her gün zorla gülümsemenin getirdiği yük ve hüzün omuzlarımdan kalktı. Lakin yine de, bir gün bir yerde LYS'den sonra adımın akıllarına bile gelmediği ve "fırsat bu fırsat şu şırfıntıyı tamamen siktir edelim" deyip bir kere bile arayıp sormayan adamlarla karşılaşmayı ve hayatımın onlarsız ne kadar güzel olduğunu onlara göstermek, başka hiçbir işim yokmuş gibi bugün benimle konuşurlar mı acaba diye düşünerek geçirdiğim günlerin hesabını sorma dualarıyla uyuyorum. 

Zavallı olduğumu söylemiştim, değil mi?

Keşke bunları çok daha önceden buraya yazsaymışım diye düşünmedim değil şu an. Hem bu kadar birikmez ve uzun bir yazı olmazdı hem de yaşananların ardından bu kadar zaman (he o da 3-4 ay falan) geçmesine rağmen böyle tuhaf özlemsi duygulara kapılmazdım. Sabahın üç buçuğunda aklıma gelince onları özler gibi oluyorum ama sonra bana belki istemeden de olsa yaşattıkları onca acınası his gelince gelmişlerine geçmişlerine küfrediyorum. Hepinizi seviyorum. Hepinizden nefret ediyorum. Az olsa da güzel günler için teşekkürler. Ama güzel günlerin sayısı sizin yüzünüzden sessizce ağladığım geceleri silemiyor.Ve artık hislerim o kadar uyuşmuş hale gelmiş ki ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum.

Ama eğer bir yerde karşılaşırsak yapacağım tek şey suratlarına bakıp sonra kafamı geri çevirmek olur.

Yine çok fazla kafanızı ütüledim ve tahmin ettiğimden uzun bir yazı oldu, özür dilerim. Bu kadar biriktiğimi tahmin ediyordum gerçi ama inanın şu lanet iki yılın bi özetini günlük misali buraya yazmak çok iyi geldi. Siz hiçbir şey bilmediğiniz için anlattıklarım belki çok saçma, abartılmış ve çok sempatiksiz geliyor olabilir ama tekrar diyorum inan ki hepsi saf düşüncelerim. İki yılın kısa bir özeti (!) böyle oluyor işte. 

Yazıyı böyle kuru kuru ve tatsız bırakmak istemediğimden ayrıca en son yazdığım yazıdaki çizdiğim resimleri görüp şoka uğramam sonucunda şu iki yılda saide karalayıp gideri olan resimleri de koymak istiyorum. Ama dediğim gibi tam iki yıl boyunca çizdiğim şeyler bunlar bu yüzden hepsini en eskiden en yeniye doğru koysam iyi olacak gibi. Ve her zamanki gibi, tembel kıçımın görüp de düzeltmeye üşendiği hataları mazur görün.


Mause ile çizilmeye çalışılmış hiç beğenmediğim Çengelli'nin nadir resimlerinden biri.


Bu da baya eski hani 2013'ün sonlarından bile kalma olabilir idk.


Bu da grafik tabletle yaptığım ilk resim. Şimdi bunları görünce eski resimleri koyduğuma biraz pişman oldum fkjfhak


Unutmadan bu sanırım diğerlerinin hepsinden daha eski, öyle eski ki canım sıkıldığında açıp üzerinde oynamalar yapmaktan resmin onlarca versiyonu var.


Biraz daha yenilere gelirsek ve işte karşınızda adını çok az belki de hiç duymadığınız ana karakterlerden biri Serhat! Önceki yazıda koyduğum resmiyle hiç alakası yok, sadece dış görünüşü değil karakteri de bir o kadar değişti iki yıl içerisinde ama bu gereksiz şeyler bi sonraki yazıya (tabii olursa >.>)


Boyama yapmaktan nasıl kaçılır vol. 24686315 
Karakterinizde siyah bir şeyler varsa iyi kullanın.


Bir resim yeni boyama tekniği ararken nasıl bok edilir vol. 7897453 Tüm seçkin olmayan kitapçılarda. Bu resmin üzerinde de Nate'in diğer resmine yaptığım gibi o kadar çok oynama yaptım ki yalama oldu. Denediğim hiçbi boyama stili hoşuma gitmedi (muhtemelen boyayamadığım için fashkf) ve Çengelli'nin hoşuma giden tek resmi de bok oldu. (Çok özür dilerim bby ;A;)


Yeni sayılabilecek bi başarısız sulu boya görünümü verilmeye çalışılmış resim??? Üniformalarının eksiklerini görmek sinir ediyor beni ama dönüp ekleyecek kadar takatim yok. (Ve Bloen'in kalçası da yok kfadhfa)


Hangi kafayla yaptığımı bilmediğim bir resim daha. Muhtemelen değil kesin ygs-lys kafası sfsafafh. Arkaplan için çok büyük umutlarım vardı ama sonuç :3 (Lütfen mal Bloen'in parmakları arasındaki devasa boşluğu görmezden gelin diyeceğim ama ben bile gelemiyorum FUUUUKKK)

Çok sevdiğim ana karakterlerimden biri olmasına rağmen pek çizmediğim bir diğer ana karakter daha, Chels. İtin saçlarını boyayım derken parmaklarım koptu sonra ağlayarak bıraktım.


Ygs'ye bir iki hafta kala "tabletim bozulursa ne yaparım ben nerelere gideriim >A>" diye düşünerek mausela çizmeye çalıştığım bir resim. Lütfen ygs-lys kafası resimlerinin mantığını sorgulamayalım. Pls.


Çok fazla kez Bloen'i erkek yapmayı düşünüp vazgeçtiğim sıralarda karaladığım ve baktıkça gözlerimin kan ağladığı bir "şey". Bloen'i erkek yapmak hala eğlenceli bir fikir ama o erkek olursa Chels tek kız kalır, onu yalnız bırakmamak için birinin daha cinsiyetini değiştirmem gerekir ve cinsiyetini katiyen değiştirmeyeceğim Nate'i düşünürsek konu aliens vs baka humanity den yaoiye kayar o yüzden ı-ıh U_U Tabii siz büyük ihtimal yine dediklerimden bir şey anlamadınız üzgünüm fashfk Kendimce takılıyorum ben lütfen fazla dikkat etmeyin




Bütün ana karakterleri şöyle renkleriyle resimleyeyim deyip başarısız olduğum serimsi bi şey?? Serhat ve Chels'in sketchten öteye gidemeyen resimleri de bir yerde ama o kadar iğrençler ki zaten bu çöplere bakarken onları da koysam ellerinizle gözlerinizi oyar üzerine sifon çekerdiniz. (Kimse biliyo muydu bilmiyorum ama Çengelli'nin en asıl adı K'haln -en asıl adda nasıl bir şeyse artık idk-)

Ağlayarak en sonlara gelirken bu yaz tatilinde üniversite paniği haricinde tembelliğime yenik düşmeseydim geçen yazıdaki resimlerin bir kısmını redraw yapıp koymak istiyordum ama tembellik söz konusu olduğunda çok güçsüzüm. O yüzden ancak tek bir resmin redrawını yapabildim ki ve onu bile buraya koymamışım. 
Bu resmin sanırım 2013 sonlarındaki hali??

Bu da bu yaz tatilinde çizdiğim ve asla bitmeyecek hali:

Boyamaya o kadar hevesli olmama rağmen sıçıp sıçıp bıraktım ve sonuç bu. Sanırım boyamada nirvanayı yaşıyorum, eğer içinizden biri çıkıp ben bunu boyarım derse üzerine atlarım yeminle qhaskfa O kadar acınası haldeyim ve bu resim hikayede de geçtiğiden benim için önemi olmasına rağmen kendimde bitirecek gücü bulamadığım için kaynayan su altında banyo yapmak istiyorum (ve tüm dikkatinizi Çengelli'nin evrim geçirmiş tişörtüne yoğunlaştırın çünkü resimde hoşuma giden tek şey o (gugıla çocuk tişörtleri yazarsanız çıkar bu arada fkkjakhg)



Ve bitmediği her yerinden belli olan SON RESİM. HELE ŞÜKÜR DEDİĞİNİZİ DUYAR GİBİYİM BİTTİĞİ İÇİN BENDE ÇOK MUTLUYUM.
Bu veletler Bloen ve Nate'in doğmayacak çocukları; alternatif mutlu son düşündüğüm sırada nasıl görüneceklerini merak ettiğim için çizmeye başlamıştım. Erkek olan Ro, kız olan Gigi (bu ismin nasıl okunduğunu çakan nerden geldiğini de çakmıştır fakjdfh i'm a lol nerd u kno)
Çok ciddi bir şekilde söylüyorum canına susamış, yukarıdakini veya bu resmi boyamak isteyen olursa bana Skype'tan ulaşsın, gördüğünüz gibi öyle bi hale geldim ki resimleri millete boyatıyorum. Eğer tabletim sapıtmasaydı boyamayı düşünüyordum ama ayvayı yiyen ve sorunu nasıl çözeceğimi bilemediğim tablete bakarsak sonsuza kadar böyle kalabilirler.


Ve gerçekten yazının sonuna gelebildim. İki yıl boyunca yazmaya çalıştığım yazıları düşünürsek bu gerçek bir mucize. Hah, bu arada üstteki linkleri falan güncelledim, hele tumblrı, ve artık ask.fm de de daha aktif olmayı planlıyorum o yüzden...ıııı... kabuslarınız geri döndü. 

Blogu aktif tutma sözü vermiyorum ama elimden geleni yaparım (belki??), kafanızı şişirdiğim ve gözlerinize işkence yaptığım için özürlerimi sunar, buralardan giderim.

(Söylemeyi unuttum -insan iki yıl yazmayınca söyleyecek çok şey birikiyor- K-himori'nin yeniden düzenlenmiş ilk bölümünü buraya koyabilirim ama o da belki, doğruyu söylemek gerekirse ruh halime bağlı ve net olmayan bir şeyi neden söyledim bilmiyorum yazı bu kadar uzunken)

Neyse, bay~