22 Aralık 2012 Cumartesi

Eee, hani öleceedik biz?


Şimdi, selam ._. Evet. Tamam. Devamını getiremiyorum, cidden daha yazının başında tıkandım kaldım.

Eee, görmeyeli nasılsınız? Beni soracak olursanız ki (sorduğunuza pişman olacaksınız), daha karga bokunu yemeden kalkıp okul için hazırlanmam, sırf ezberci öğrenime dayalı derslerin canıma kastetmesi, okunacak onlarca kitabımın olmasına rağmen yeterli zamanımın olmaması, beni blogger'a yazı yazmaktan bile soğutan üşengeçlik- tembellik- iç sıkıntı, yeni sezon animelerinin yeni bölümlerini haftadan haftaya izleyebilmem, yeni sınıfımda gözlüklü, kıvırcık tek malın ben olması, miyopumun bir derece daha ilerlemesi, okulda sikimsonik tiplerle aynı oksijeni yakmam, sınıf arkadaşlarımın çoğunun sıkı bir Justin Bieber ve One Direction'cı olması, hatta okulun arkasındaki bahçeye götüm kadar "I <3 Justin Bieber" yazılması, aynı sınıfa düşmeyelim diye günlerce dua ettiğim göt beyinli kızla şuan sıra arkadaşı olmam haricinde evet, gayet iyiyim.

Önceki yazılarımda "okul açılsın artık yeaa çok sıkıldın bean!!" dediğimi biliyorum ve sözümün hala arkasındayım ancak, okul açıldığında evrenin beni bu denli göt edeceğini bilseydim koca yaz tatilinde "okul" kelimesini ağzıma bile almazdım. Evren kesinlikle adil değil. Tüm sene boyunca tribini çektiğim, bu seneyi kimseyle küsmeden bitiriyim diye alttan almaya çalıştığım ve sene bitince kurtuldum lan diye sevindiğim kızla şuan aynı sınıftayım. Tekrar. Nedenine gelirsek o, Ü'den bile beter. Onunla konuşurken Ü'yü özlüyorum. Ama kız nasıl bir sülükse, beni sanki sırf o yalnız kalmasın, onun her istediğini yapayım, sadece onunla konuşayım kısacası onun Sebastian'ı olayım diye yaratılmışım zannediyor. Sırf bu piç yüzünden ilk haftalar adam gibi arkadaş bile edinemedim lan. Kendini toplumdan öyle bir soyutlamış ki, asosyal blogger topluluğuna bin basar yemin ederim. Yanımıza gelmiş sınıftan bir oğlan konuşmaya çalışıyor, bu kız "üzgünüm ama ben erkeklerle konuşmuyorum" diyerek belkide anime bilen bir veledi gönderiyor. (Bu olaydan bir kaç gün sonra bu oğlan benim karaladığım çizimleri gördü ve aynen şöyle dedi; "Bunlar Japon çizgi filmleri değil mi? Bende izliyorum, Pokemon, Yu-Gi-Oh, Bakugan falan." Japon dedi. Japon çizgi filmi dedi!!!1111!!11!1111 djfbakjfbajk!!!!!! En yakın zamanda cesaretimi toplayıp ona anime izliyor musun diye soracağım! Yakında yani... Ve cesaretimi toplayınca...) Niye hep bozuk kişilikli insanlar beni buluyor? Tamam bende bozuğum ama bozuk insanları çekmek ayrı bir dert. Gosshhh deemek bu yüzden hiç arkadaşım yok. Aman yarebbi o.o

Ve her zaman olduğu gibi bu cins arkadaşta da bana en çok koyan şey; ben "arkadaşşşhh... arkadaşşhh verin la bana" diye gezinirken onun kadar itici birinin bile sevgilisi olması. Yemin ederim en çok bu koyuyo ya ._. Onun bile, internet üzerinden bile olsa, sevgilisi varken benim hala arkadaş diyebileceğim biri bile yok. Birde kodumun çocuğu nasıl anlatıyor; bana her sabah günaydın diye mesaj atıyor, derse girmeden önce iyi dersler diliyor, kontörüm yokken yüklüyo falan diye. Bilerek yapıyo yemin ederim piç. Biliyor ya benim şuana kadar sevgilim olmadığını. Yazarken bile sinir oluyorum valla o.o"" Şimdi eminim onu kıskanıyorum gibi görünüyor, biliyorum ama hayır, ben olayı gururuma yediremiyorum abi. Onun bile sevgilisi varken, benim rahat rahat konuşabileceğim biri yok. Sınıfın çoğu benimle sadece sınav haftasında onlara kopya vereyim diye konuşuyor. Diğerleri ile olan sohbetlerimiz saç ve dizi sohbetinden ileri gitmiyor. Gelde dellenme hani. Ben sadece anime nedir bilen, hayır artık animeyide geçtim beni gerçekten anlayan, ona her şeyimi anlatabileceğim ve yanında asla yalnız hissetmeyeceğim birini isterken gele gele ağzının varlığını unuttuğu için götüyle gülen bir salak geliyor. Büyünce şöyle bir geriye dönüp baktığımda göreceğim şey, lisede kendini her daim yalnız hisseden, yaptığı arkadaş rolleri ile Oscar'a layık ve yalnızlıkta dolayı kendini sadece ve sadece derslerine adamış birini göreceğim. Uzun zamandır yazmadım ve başlayınca da bildiğin kustum ama bu yazıyı da sırf içimi dökmek için yazıyorum zaten.

Bu kızı geçtim, bir umutla okula Death Note'u götürdüm belki onlara sevdiririm diye ama aldığım tepkiler hep şöyleydi;

"Bu şey nerden başlıyor? Aaaaa çok tuhaf...."

"Bu niye tersten başlıyo? Adamlar sapıtmışlar herhalde jfdhajkfgbajkfbgak"

"Geri ver bunu sen, yanlış basmışlar. Bak tersten başlıyo."

"Sen hep çinli resimleri çizip duruyodun zaten hiç şaşırmadım. Bi ara beni de çizsenğe."

"Manga mı? Ay bende çok severim hep dinlerim, özellikle Dünyanın Sonuna Doğmuşum'u."

"Ay, bunların gözleri çok güzel. Hep böyle büyük büyük çiziyolar falan çizgi filmlerde."

SONUÇ: Unazo, kızım sen insanlara anime ve mangayı anlatmaya, sevdirmeye çalışmaktan vazgeç. Bak burada misss gibi internet var. Takıl sen burada. Boşver onları. Hem bir umutla gitmiş olmana rağmen o lisede nasıl bir şey bulmayı bekliyordun ki? Hele söyle bi.

Okuldaki bu başarısızlığıma rağmen anneme Death Note'u sevdirmeyi başardım. Evet, kadın sadece iki haftada beşinci cilte geldi. Ve en güzel yanı ise anneminde tıpkı benim gibi Kira sever olması. Ama o, Light'ın görünüşünden ve zekasından etkilendiğini söylüyor yani her zaman ki gibi görüşlerimiz arasında dağlar kadar fark var. Her neyse. Başta da belirttiğim gibi sınıfımda gerçekten büyük One Direction ve Justin Bieber fanları var. Öyle böyle değil yani. Biri facebook hesabında durmadan Justin ile ilgili şeyler paylaşıyor, onu gelecekteki kocası olarak hayal ediyor falan. Diğerleri de One Direction'ın kitabındaki resimleri ağızlarından akan salyalardan kurtarmaya çalışıyor. Onlar o kitaba bakarken yanlarına gittim ve aynen şöyleydim;

"Zayn kim? Bu mu? Yok, dur o Harry'ydi galiba. Dur dur şuradakinin adı neydi? Ya şunun? O mu?! Neresi tatlı lan onun akıl var mantık var amk. Dur çevirme ne yazıyo orada? Niall nasıl telaffuz ediliyor?"

Tüm sınıfın kızları neredeyse böyleyken, Death Note'um olsa düşünmeden ismini yazacağım karakterde biri sıra arkadaşımken, okulun beşinci katında olduğumuz ve teneffüslerimiz sadece beş dakika olduğu için kantine bile inemeden ders zili çalarken benden iyi olmamı beklemeyin. İstesem de yapamam çünkü. Olm sabahları uyku yüzünden adam gibi kahvaltı edemiyorum -zaten sabah ezanından bile önce kalkan her insan oturup adamakıllı tıkınamaz yani zannetmiyorum- kantine inip bir şeyler alayım diyorum ama daha ikinci kata gelmeden zil çalıyor. Şöyle bir şey var ki sabahın köründe o merdivenleri tırmanıp, o yorgunlukla başını sıraya koymak ve bol animeli hayallere dalmak çok hoş.

Neyse, ne diyordum ben? O kadar uzun süredir yazı yazmıyorum ki, anlatmak istediğim onca şeyi bir türlü bir birine bağlayamıyorum. Bu sefer gerçekten yazı yazmama limitimi aştığımı düşünüyorum. Bu yazıda bilinçsizce artan kitap sevgimden ve gene shoujo mangalardan bahsedecektim ama hadi bakalım hayırlısı. Kitap sevgisi demişken, evet gerçekten bilinçsizce büyüyor bu sevgi. Doğrusunu söylemek gerekirse artık sevgi olmaktan çıktı saplantı haline geldi. Okuma değilde, satın alma saplantısı demek en doğru tanım olur. Yani şuan okumayı planlayarak aldığım ama kitaplığımda öylece duran tam yedi kitap var. Ya abi ne biliyim okumak istediğim her kitabı paraya kıyarak alıyorum çünkü bir daha bulamayacağımdan korkuyorum. Daha önce çok yaşadım bunu, "aman dursun ya sonra alırım" deyipte haftalarca aramama rağmen kırıntısını bile bulamama şeysini. Bu yüzden almak istediğim her kitabı gördüğümde alıyorum (bu yüzden annemden tonla azar yiyorum) ve onlarda bir gün okunmak için kitaplığımda bekliyor. Kısacası; hemen kurtulunması gereken boktan takıntılar listeme bir yenisi eklendi. 


Geldiğim gibi gideceğim ve harbi çok uzun bir süre geri gelmeyeceğimden (öyle bir nedeni yok. gene yazasım gelmeyecek, sıkınt beni yavaş yavaş tüketecek felan) yararlı bir şeyler yapıp öyle gitmek istiyorum U_U Shoujo okumak bünyem için hiç sağlıklı değil, hep shoujolar yüzünden olamayacak hayallere kapılıyorum ama bu sefer ki okuduğum en iyi shoujo mangalardan biri. Bir kere shoujo klişeleri yok denecek kadar az (klişe olmadan hiçbir şey olmaz dostlarım u_u) En sevdiğim yanı ise, diğerlerinin aksine bu mangada tüm okulun vurgun olduğu kişinin erkek değil, kız olması. Klasik, okulda çok popüler olan, yakışıklı, çoğu kez "kral" olarak adlandırılan, herkesle arası iyi olup onlara yardım eden erkek bu mangada yok. Çünkü erkek benden bile asosyal. Ayrıca gözlüklü olması çokoş bi ayrıntı, shoujolarda dört göz esas oğlanlarla pek karşılaşamıyoruz. (Ehehhehh çok dadlu oluyorlar emme gözlük takınca heehheheehfeh *,*) En yakın arkadaşı dışında, özellikle kızlarla, konuşmayı beceremiyor. Esas kıza gelince oda ağzını bıçak açmayan bir tip. Yani ana karakter olmasına rağmen koca mangada çok ama çok az konuşuyor. İnsanlarla kafa hareketleriyle anlaşıyor. Yaniiiğğğğm bu tatlı mı tatlı Hibi Chouchou; iki aşırı çekingen ve asosyal gencin aşkını anlatıyor diyebiliriz U_U
konuşmadığından dikkat çekmek için kullandığı tuhaf fikirleriyle Suiren ve onun dahice planları o.o

Evet, farkındayım sırf yazıyı uzatmak için oldukça boktan şeylerden bahsettim ama inanın bana elimden gelenin en iyisi bu. İnsan harbiden yazı yazma isteğini ve kullanmadıkça yeteneğini kaybedebiliyormuş o_o Neyse, böyle giderse iki ay daha gelmem sizde rahatlarsınız o.o Sağlıcakla kalın, verdiğim kısa süreli rahatsızlık için size en içten özürlerimi sunuyorum.