22 Haziran 2013 Cumartesi

HÜLOOOOĞĞĞĞ


(böyle bir başlık koymasaydım, ÖLÜRDÜM.)

Her neyse. Hepinize selam u_u Önceki yazının üzerinden üç ay geçmeden yeni bir yazı yazdığım için yaşadığım mutluluğu anlatamam desu. Abi ben acayip sıkılıyorum bu arada. Ama okuldansa sıkılmaktan cırkımın çıkmasını yeğlerim orası ayrı. Eeeee.... şimdi ben Ninja-sensei'nin mimini yapıp sizi koyduğum müziklerle OOR'dan soğuttuktan sonra gidip sıkılmakla cebelleşeceğim.



MİM

       Bu mimde sorulmuş soruları inandığım tüm gerçekliğimle ve gerçeklerle, araya yalanlar sokuşturmadan cevaplayacağıma benim için değerli olan ve olmayan her şey üzerine elimin altındaki klavye ve mouse üzerine yemin eder, bu değerli mimin yazarı ve oluşturucusu Lord Ninca Samurayzadeoğlu'nun yoğun emek ve uğraşları karşısında ben Unazo da saygılarımı ve şükranlarımı sunarım. 
Dük'ün Tam Banyoya Girdiği Sırada Ona İlacını Götürürken Gördüğü Manzara Karşısında Dehşete Düşen Masum Uşak Unazo

KURALLAR:
  • Sorular içerisinde bir kuralla belirtilmediği sürece, soruları yalanlarla cevap vermekkesinlikle yasaktır.
  • Sorulardan herhangi biri boş bırakılamaz.
  • Mim bitirildikten sonra kadim bir ritüel olarak 3 su bardağı -yaklaşık 800 ml- su içilmelidir. (Lütfen yanınızda bulundurunuz.)
  • Mim aile bireyleri tarafından yarıda kesilirse lütfen kaydedip kapatınız, sekmeyi değiştiriniz veyahut pencereyi aşağıya indiriniz.
  • Bu mimin ideal cevap süresi 15 ve 45 dakika arasıdır. Puanlama veya sıralama yapılmayacaktır.
  • Mim yapılırken giriş ve kurallar kısmının paylaşılması zorunludur
  • Başlamadan önce lütfen ekran parlaklığınızı makul bir düzeye getirip fişinizi elektrik kaynağına takınız. Ani kapanmalar ve batarya bitmesi gibi vakalar sigortamıza dahil değildir.
Ben Unazo yukarıda yazan tüm kuralları kabul eder, tüm şartları sağlar ve mime başlamayı arz ederim.

  1. En sevdiğiniz renk/renkler nedir? Mavidir herhalde. 
  2. İnsanları boy/kilo/dış görünüş/göz rengi/vesaireye göre sınıflar mısınız? Her insan gibi sınıflandırıyorum evet ama ben daha çok zeka seviyelerine göre sınıflandırmayı sağlıklı buluyorum.
  3. Ayakkabı numaranız nedir? 37
  4. Hiç dişiniz çürüdü mü? Var da, öyle dolguluk değil Allah'a şükür o_o
  5. Herhangi bir yeteneğiniz var mı? Eeee... Sanırım resim çizmek ve yazı yazmak konusunda yetenekliyim. Aslında yetenek değilde, yatkınlık demek daha doğru olur. Fazla boka batırmadan bir onları yapabiliyorum. Ha birde, yazın aynı kıyafetle hiç banyo yapmadan iki hafta durabilirim.
  6. İlgi alanlarınız nelerdir? Asdfgjhk. Dat question. Sınıf arkadaşlarımın ilgi alanına girmeyen her şey benim ilgi alanım. Saatlerce anime izlemek, parmaklarım kopana kadar ve oturmaktan götüm ağrıyana kadar resim yapıp yazı yazmak, insanların olmadığı sessiz ortamlarda bulunmak ve kitap okumak. Şu aralar elime kitap bile almak istemiyorum ama nesse.
  7. Hayatınız boyunca en nefret ettiğiniz insanlardan birinin kişiliğini tanımlayınız. Kendi kişiliğini oluşturmak yoksun, bulunduğu ortamın insanlarını taklit eden, orospu, piç kurusu, kendi sorunlarını dünyanın en büyük sorunuymuş gibi gören ve benim onun uşağı olayım diye yaratıldığımı düşünen pezevenk.
  8. Şu anda resmi olarak eğitim görüyor musunuz? Okulla ilgili düşüncelerinizi belirtiniz. Evet, görüyorum. Ve nefret ediyorum. Aslında arkadaş denen şey olmasa okulu sevebilirim. Ama hayır. O geri zekalı yaratıklarla aynı ortamda bulunduğum sürece okulu sevmeyeceğim. 
  9. İnsanlarla ilişkilerinizi nasıl tanımlarsınız? İnsanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlarla yakın ilişki kurmayı sevmiyorum. En yakın arkadaşlıklar ve dostluklar bana gerçekçi gelmiyor çünkü hep çıkar ilişkisine dayanıyor. Bu yüzden hepsiyle aynı mesafeden konuşup anlaşmayı seçiyorum, hiçbiriyle ne çok yakınım ne de çok uzak. Ve hepsi aynı bok.
  10. Cinsiyet rolleriyle ilgili fikir ve düşünceleriniz nelerdir? "Erkek adam o! Karışmayın!", "Sen kızsın, otur oturduğun yerde!" Feminist olmayı ben seçmedim, ülke beni buna zorluyor.
  11. Türkçe'nin dil kurallarını nasıl buluyorsunuz? Yabancı dil bölümü öğrencisi olarak diyorum ki: TÜRKÇE SENİN GÖZÜNÜN YAĞINI YİYİİM. Türkçe bence öğrenilmesi en kolay dillerden biri, neden insanlar bu kadar zor buluyor bu dili anlamıyorum. Dil kuralları arasında saçma olan kurallar var, evet, ama o kadar zor değiller. Hem Türkçe yapısı gereği kelime oyunlarına ve soğuk esprilere en yatkın dillerden biri.
  12. Kendinizi etrafınızdaki insanlardan üstün görür müsünüz? Şey... EVET. Her insan gibi bazı konularda kendimi o aptallardan üstün görüyorum. Onların kafa yorduğu ve üzüldüğü şeyleri gördükten sonra onlardan üstün olmadığımı düşünemezdim zaten. 
  13. Uykuyu sever misiniz, küçükken sever miydiniz? Uykuyla inişli çıkışlı bir ilişkimiz var bizim asdfg. Kışın, uykunun bu dünyada yaratılan en kıymetli ve en kutsal şey olduğunu düşünürken; yazın, uykunun aslında çok aptalca olduğunu ve uyuyarak değerli zamanımı harcadığımı düşünüyorum. Küçükken çok severdim, evet.
  14. Biri size bugün ölecek olduğunuzu söylese üzülür müydünüz, üzülürseniz ne için üzülürdünüz? Üzülürdüm. Çünkü ben bu ülkenin boşbakandan kurtulduğunu görmeden ölmek istemiyorum.
  15. Paraya ve statüye değer verir misiniz? Statüye hayır ama paraya evet. Parayı seviyorum. İnsanlığın baş belası belki ama seviyorum işte. Yani benim hiçbir zaman kendime güvenim olmadı ama parayı elimde tuttuğum zaman sanki her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyorum asdfg. Malım, evet.
  16. Kendinizle ilgili 3'ü doğru 4 şey söyleyin.  -Yuri izlemeye başladım ama pek başarılı değilmişim bu konuda. -Belki biraz tuhaf ama ben bir erkeğin bir kıza aşık olabileceğine ya da hoşlanabileceğine inanmıyorum nedense. Saçma geliyor. Bu yüzden aşka falan da inanmıyorum. Bir erkek sadece bir erkeği gerçekten sevebilir asdfg. (Yaoinin zararları sayı: 1 (ne oldu sayılara random basacağımı mı sandınız? asdfghk yoo bebeğim, yoo. Yaoinin tek bir zararı varsa o da budur u_u Tabi bu zarar benim mallığımdan da kaynaklanıyor olabilir asdf.))  -Ailemden sadece anne ve babamı seviyorum. Tabi onları fazla görmediğim zamanlar. Akrabalarımdan gerçekten nefret ediyorum ve bunu her söylediğimde annemden azar yiyorum. Sırf kan bağımız var diye (zaten sadece anne tarafıyla kan bağı var, baba tarafı babam hariç üvey asdf) o geri zekalı malak ve aşırı yapmacık sözde iyilik meraklısı malları sevmek zorunda mıyım? -Kardeşimi seviyorum.
  17. Banyo yapmayı sever misiniz? Evet ve şuan tek düşündüğüm şey bu.
  18. Hayvanları sever misiniz, en çok ne tür hayvanları seversiniz? Hayvanların her türlüsünü seviyorum ama onlar beni sevmiyor pfff. Bir kedi seveyim desem kuyruğunu kaldırıp bana karşı siper alıyor ama elimde bir simit görsünler hemen bacağıma sürtünüyor ırıspılar. Tabi ben onların bu yüzsüzlükleri karşısında verir miyim simidi mi? VERİRİM. O KADAR TATLI BAKIYORLAR Kİ.
  19. Genetik bilimiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Canlıların genetiğinin değiştirilmesi sizce ne gibi sonuçlar doğurabilir? (Şöyle iyi/kötü sonuçlar doğurabilir çünkü...) Daha zeki ve azimli olsaydım gen mühendisi olurdum. Genlerle oynayıp yeni türler ortaya çıkarmak eğlenceli olurdu. Mesela gergedanla atı birleştirip o hep istediğim unicorunu yapabilirdim. Sonra doğadaki yırtıcı hayvanların genini birleştirerek kendime katil yaratıklar ordusu yaratıp dünyayı tehdit eder ve buyruğum altına girmeyi ret eden bütün insanları öldürürdüm.
  20. Hayatınızı nasıl buluyorsunuz? Yaşanması gereken çok şey var ama benim buna ne param yeter ne zamanım. O yüzden, pek sevmiyorum. Tabi buna şükür.
  21. Yaz tatilini beğendiniz mi? HELL YEAH.
  22. Dış görünüşünüze önem verir misiniz? Normalde vermem ama okuduğum lise, gerçekten şu gençlik dizilerindeki güzel olmayan tüm kızları dışlayıp ezen insanlarla dolu olduğu için dikkat etmek zorunda bırakılıyorum. 
  23. İnternet sizi tatmin ediyor mu? Evet. O olmasa ben bir hiçim.
  24. Kaşınızı kaldırabiliyor musunuz? (İkisini birden değil, şu kaş atma olayı.) Çok istiyorum ama olmuyor ;__; Bu yüzden bütün karakterlerim tek kaş kaldırma konusunda usta asdfg.
  25. Gözlüklü müsünüz? Gözlüklüyseniz lens mi yoksa gözlük mü tercih edersiniz? Gözlüksüzseniz, gözleriniz bozuk olsaydı lens mi yoksa gözlük mü kullanmayı tercih ederdiniz? Gözlüklüyüm ve açıkçası şu cam temizleme işi olmasa gözlük takmayı seviyorum. Şöyle en uçuk renkli bir lens kullanmayı isterdim ama götüm yemiyor. Hele de mor lensin herkese verilebildiğini öğrendiğimden beri lens takma korkumu yenmeye çalışıyorum. (Uçuk renkli lensler, kırmızı, sarı, beyaz gibi sadece oyunculara verilebiliyormuş diye biliyorum.)
Ben, Dük'ün Tam Banyoya Girdiği Sırada Ona İlacını Götürürken Gördüğü Manzara Karşısında Dehşete Düşen Masum Uşak Unazo, elimden geldiğince soruları cevaplamış olup, okuyan ve yapmak isteyen herkes isteyen herkes bu mimi yapabilir.


Tüm hakları saklıdır. SAMURAYZADEOĞLU HOLDING © 2013

Zıra geldi OOR'a u_u Dinlemekten bıkmadığım bir iki şarkısını koyup gideceğim yahu merak etmeyin bu sefer incik cıncık etmeyeceğim bu grubu asdfg


Normalde şarkının coşturmasına gelip ağlayacak bir tip değilim ama nedense bu şarkı beni ağlatmayı başardı asdfgh. Dinlediğim sırada kötü bir ruh halinde olduğum için de olabilir tabii asdfgh. Ama Taka'nın sesini gerçekten çok sevdiğimi fark ediyorum bu şarkıda.


İşte bana "KYYAAAAAAAAĞĞĞĞ!!!!! TAKAAAA-CHAAAAAAĞĞĞNN!!!!!" dedirten klip asdfghj. Ayrıca şarkının anlamı da çok hoşuma gidiyor U_U


Ve blog başlığına da yazdığım şarkı; Kanzen Kankaku Dreamer U_U


Bu kadarğ~
Hala hayattaysanız, bir sonrakinde sizi yaşamaktan bezdireceğim, görüşürüz!

18 Haziran 2013 Salı

aym bek biçız

Bende bir yazı ekleyip 2-3 ay ortadan kaybolmak sonra yeniden hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıkmak alışkanlık oldu. Tam üç buçuk aydır yazı eklemeyerek kendi blog tarihimde rekor kırdım. Son üç ayda pek bir şey olmadı, olsa da boktan şeylerdi. Ama maksat yazıyı uzun göstermek ya, o yüzden -kimsenin umurunda değil ama-  son üç buçuk ayın bir raporu:
  • 16 yaşına girdim. Hiçbir şey de olmadı. Oysa 15 yaşındayken animelerdeki gibi içimdeki süper güçleri keşfedeceğimi, dünyayı kurtaracağımı, hayatımın baştan sona değişeceğini ummuştum. Artık 16 olduğuma göre ergen romanlarındaki gibi (genç-yetişkin romanları demek istiyorum, bazıları "genç-yetişkin" olmasına rağmen o kadar ergen ki.) insan olmayan bir yakışıklıya kapılıp hayatımın değişmesini bekleyeceğim. Olmadı Açlık Oyunları'na katılırım belki. O da olmadı shoujolardaki gibi gerçek aşkımı bulurum. Yani lütfen bir şey olsun artık.
  • İnsanın dalga geçtiği her şey başına geliyor, ben bunun onaylanmış örneğiyim U_U Söylemekten utanıyorum, iğreniyorum, geçmişe dönüp kendimi öldürmek, o lanet bir buçuk haftayı silip atmak istiyorum ama maalesef bir apaçiden hoşlandım -__-  Sanırım ikinci dönemin başlarıydı. Bu durum aynen shoujolardaki gibi "kız hoşlandığı oğlana açılır ama oğlan ret eder sonra oğlan kızdan hoşlanmaya başlar vs vs" durumuydu ama oradaki oğlan bu sefer ben oluyordum -__________- Yanlış anlaşılmasın, ben birinden hoşlanmak kötü, iğrenç, kaka demiyorum, ama hoşlandığınız oğlan benimki gibi saçlarını yığınla jöleyle diken, apaçi eşofman altı ve okul pantolonuyla gezen (bkz. bacak kısmı bir kız pantolonu kadar dar olmasına rağmen, üst kısmı üç götün rahatlıkla sığacağı kadar geniş eşofman altı/pantolon), Pis Yedili'deki Orço karakterin özentisi olan ve etrafta sürekli "kaağğğmilllerrrr!!!" diye bağırarak gezen biriyse neden bu kadar iğrendiğimi anlıyorsunuzdur. Cidden. İki haftadan azdı ama gene de hayattan soğuyorum hatırladıkça. İğrençti. Aptal olduğumu biliyordum ama böyle bir apaçiden hoşlanacak kadar aptal olduğumu bilmiyordum. Allah bir daha göstermesin. Göstersin de şunun gibi oğlanla göstersin, o zaman olabilir. (Evet, anime ve kitapların dünyasından uzun süre uzaklaşmanın bir cezası oluyor bu. Sakın, bunları bırakayım/ara vereyim demeyin, benim yaşadıklarımı yaşayabilirsiniz.)
  • 10 yıllık öğrenim hayatım boyunca ilk defa bir bayram etkinliğinde yer aldım, almaz olaydım. 19 Mayıs'ta gösteri yapmak için sınıfımız seçilmişti ve tabi benim gibi bir grup insanın önünde bile rahat rahat konuşamayan bir insanı alır tüm okulun önünde dans et diye koyarsan, o heyecanla tüm hareketleri karıştırır, milletin yere eğildiği yerde o kollarını havaya kaldırır. 
  • Sanırım biraz sosyalleşmeye başladım ._. Önceleri evden sadece okula gitmek için çıkarken artık arkadaşlarımla pikniğe gider, doğum günlerine katılır oldum -ki normalde hediyeyi okulda verir, kuru kuru doğum günleri kutlarım, bazen hediye bile vermem unutmuş ayağına yatarak- Okul dışında birileriyle takılmayı neredeyse üç sene falan oluyor, abartmıyorum. (Size ben asosyalim, hiç arkadaşım yok derken yalan söylemiyordum.) Bu yüzden kendimi tuhaf hissediyorum o.o Arkadaşlarla çıkıp bir yerlere gitmek falan. Hele gittiğiniz yer dağın tepesiyse. Ama her ne kadar beraber gezip tozsakta aptal blog yazarınız hala içten içe yalnızlık çekiyor. Hep yalnızlıktan şikayet ediyorum da iyi ki yalnızım anasını satayım. Yerinde duramayan, kıçına bir şey batırıyorlarmış gibi durmadan hareket eden, önüne gelen her erkeği kesen, durmadan aşk konusu açıp konuşan bir grup bu. Neyse buna şükür ediyor ve şikayet günlerini geride bırakıyorum U_U Üç ayda bir yazı yazıyorum zaten, o kadar aradan sonra gelen ilk yazının melankoli dolu, ağlamalı, isyan dolu bir yazı olmasını istemiyorum. Ama endişelenmeyin! Yakında içinizi bayacak isyan yazılarıyla geri dönerim~ (ne beddua ediyonuz la, bak sahibine geri döner o dualar görürsünüz anyayı konyayı sonra)
  • Hep diyodum ya "aaaağğnimeci arrkkhhişşh istiiiyooğm beğğğyynnnaskdjdjendn!!" diye, sanırım birini yaptım animeci U_U Kız zaten yabancı dizi hastası bende oradan yola çıkarak buna Death Note'u izlettim, bayıldı ancak okul yüzünden yarıda kaldı orası ayrı. Evdeki mangalardan götürdüm okusun diye ve kısa bir süre sonra biz sadece anime/manga/dizilerden konuşur olduk. Birde bu kızın kitap zevki -zaten çevremde gerçek anlamıyla kitap okuyan bir o var- neredeyse benimkiyle aynı. Bu yüzden kitaplardan da çok bahsediyoruz ama o benim aksime "vampir aşkı" türünü çok seviyor -_-  Hem zaten kız bir süre sonra Kore tarafına yönelince anime ve kitaplar mazide kaldı -neyse güzel günlerdi ,_,
  • Şu aralar bilgisayarı ve telefonu sadece 9GAG'a girmek ve Pewdiepie izlemek için kullanıyorum. Cidden bu ikisi okul yüzünden yüzüm düştüğünde beni sadece beş saniyede güldürebiliyor. 
  • Eeehh... Şimdi kendimi çok sevdiğim sevgilimi aldatmış gibi hissediyorum ama sanırım benim yeni One Direction'ım One Ok Rock U_U Playlistten çoktan anladığınızı umuyorum asdfkgk. Ergenlikten olsa gerek popun beni sıktığını fark ettim. Arkadan sert bir gitar sesi veya bateri duymadıkça hiçbir şarkıyı dinleyemiyorum. Bayıyor. Hem Galileo Galilei'ye kıyasla OOR bulunması çok kolay bir grup (bir kere bile olsa GG'den müzik indirmeye veya bulmaya çalışmışsanız beni anlarsınız) OOR'un şarkılarını YouTube'e koyunca telif hakkından dolayı silinmiyor ve ceza almıyorum mesela. Bir oturuşta üç albümlerini birden indirebiliyorum ki bunun için taaaa 15-16. sayfalara gitmem gerekmiyor -_____-"" Ah, bu arada OOR'un solisti Taka'nın sesini Yuki'nin üzerine kuma getirdim aksndjfkfkgkd. Ve TAKA-CHAAĞN WA HONTOUNİ KAWAAİİİİİĞĞ DESUUUĞ!!!!! \(oQo)/
  • Türkiye'de hiç anime ürünleri bulunmuyor demiştim ya unutun gitsin. Yeni keşfettiğim göt kadar bir dükkandan Death Note ve Bleach tişörtü aldım.
    Dükkandaki parmak kadar figürler -sadece Death Note, One Piece, Bleach ve Naruto figürleri var- setli satılmayıp 100 liranın aşağısında olsa onlarıda alırdım ama zaten bir tişört 25 lira olunca bütün param gitti, boş verin ;w;
  • Uzun bir süre boyunca uyguladığım "küsmeden kavga etmeden insanlara sevecen ve mesafeli yaklaş" politikam iş görüyor çünkü insanların genelinden nefret etmeme rağmen hiçbirine öyle özel bir nefret beslemedim. Zaten hepsine ama hepsine aynı mesafeden davrandığım, öyle gerçek kişiliklerini görecek kadar -görsem nefret edeceğimi adım gibi biliyorum-  bir yakınlık kurmadığım için nefret etmem olanaksız zaten. Ama biri var ki, tüm hayatım boyunca kullanacağım nefretimi mıknatıs gibi üzerine çekiyor. Şu yazımda da değindiğim sıra arkadaşımdan bahsediyorum. Artık ona dayanamıyorum ve eğer o öküz bölüm değiştirmezse iki sene boyunca gene kaprisini çekeceğim. Her boka küsen bir tip bu. Örnek verirsek: Zaten sabahçıyız, altı buçukta okula geliyoruz, uykuluyum, birazda nezle olmuşum bu yüzden ilk ders öğretmen gelmeden biraz kestireyim diye koymuşum kafamı sıraya uyuyorum bu da o sırada hafta sonu neler yaptığını, ne kadar çok parası olduğunu, odasında yaptığı değişiklikleri falan anlatıyor. O halsiz halimle ben buna anca "heeee, tamam, ne güzel, iyi yapmışsın," falan diyebiliyorum çünkü yorgunluğum ancak bu kadar kelime çıkmasına izin veriyor ama o "Artık benimle hiç konuşmuyorsun Unazo, iyi o zaman artık bundan sonra hiç konuşmayalım." diyor. Doğru söylüyorum o bunları diyince içime nasıl bir sevinç doğdu, nasıl biranda bütün yorgunluğum uçup gidiverdi anlatamam. İçimden diyorum "nolur git yanımdan başka bir yere otur nolorsoon hadi laan bi siktir git nolorrr!!!!" Ama bu küsüp orada öylece oturuyor aslında miyop olmasam ben gideceğim arka sıralara ama gözlük üç numara olmasına rağmen tahtayı arka sıralardan rahat göremiyorum. Ve bu salak her defasında bana böyle salakça sebeplerden (onun istediği resmi şimdi çizemeyeceğimi söylemem gibi, canımın kantine gitmek istememesi gibi, ona o kadar kopya vermeme rağmen kağıdına geçirememesi gibi -sınavda gene yan yana oturuyoruz sorduğu sorunun cevabını söylüyorum, duymuyor, kenara yazıyorum okuyamıyor, bu sefer daha yüksek sesle söylüyorum gene duymuyor, defalarca söylüyorum ama o hariç bütün sıra ve öğretmen duyuyor. gıcıklığına mı yapıyor bilmiyorum- , sınavdan önceki derste onunla çalışmayıp bana bir konuyu anlatması için başkasının yanına gitmem gibi, sabah verdiğim selamı duymayışı gibi, bazı teneffüslerde diğer arkadaşlarımın yanına gidip onlarla konuşmam gibi) küsüp küsüp sonra hiçbir şey olmamış gibi gene konuşmaya başlıyor. Artık benden nefret edip yüzüme bakmaması için o kadar dua etmeme rağmen. Ama nolduysa ikinci dönem bir şeyler oldu ve artık bununla çok az konuşmaya başladık. Bir sabahları, bir de öğretmen derse girmeden önce konuşuyoruz ve belki bu yüzden bana küsecek bir bahane bulamıyor. Durun, hayır buluyor. "Unazo sana tatilde bir şey olmuş artık hiç benimle konuşmuyosun ben naptım ki sana :(" Geri zekalı herif, sen her sohbet başladığında kendi sorunlarından, ne kadar paran olduğundan, notların ve sınavlardan bahsetmesen konuşurum seninle! Tam birinin bir derdi var anlatacak, bu it araya girip sürekli ve sürekli kendi sorunlarından bahsedip duruyor. Tamam sorunlarını anlatsın ona bir şey demiyorum ama tam biri -özellikle ben- bir sorununu açıp tavsiye almaya çalışırken lafını bölüp araya girmesin. Tatlı dille uyarınca bu sefer gene küsüyor ve ağlamaya başlıyor. Ve bu adam 17 yaşında. Tamam dedim bunu da atlatırım ama Gezi Parkı olaylarının patlak verdiği sırada sinirden tir tir titrerken bana "knk dilci szlüme 50 vrmiş ya piç :(" diye mesaj atması, ben buna Gezi'den bahsettikten sonra da, "aman avme yapsalar nolcaktı kiii" diye cevap vermesi, içimde onu sevebileceğime dair tüm umutlarımı yok etti. Bu gerçekten bardağı taşıran son damlaydı. Hatırladıkça sinir oluyorum. Ben bu kadar duyarsız bir öküzle sıra arkadaşıydım.
  •  Bu arada sanırım kendime yeni karakter oluşturma sınırı koymayalım çünkü K-himori için 5 tane yeni karakter buldum. Birde öküz gibi K-himori'yi baştan yazıyorum. İlk başlarda manga olarak düşünmüştüm hikayeyi, bu yüzden çizdiğim bölümleri yazıya geçirince saçma gelmeye başladı. Hem fark ettim de ilk bölümlerdeki uyuşukluk yüzünden olaylar çok yavaş ilerliyor. İlk bölümü bitirirsem görüşünüzü almak için buraya koyacağım. 
Hımmm. Uzun yazı yazmam için üç buçuk ay geçmesi gerekiyormuş demek. Yazdan ne kadar nefret ettiğimi artık söyleme gereği duymuyorum. Belki biraz daha nemsiz bir şehirde yaşasaydım sevebilirdim yazı ama hayır. Şuan klavyeye yazı yazarken bile ellerim yapış yapış. Terden. Birde ben normal insanlara göre daha fazla terliyorum yemin ederim. Şu havada beş kat merdiven çıksam giysilerimle duş almış gibi olurum. Bu yüzden iyi ki varsın vantilatör.
tamda bu.

Bir sürü resim çizdim. Çoğu saide hemde. Nasıl başardım bilmiyorum. Birde bir mary-sue testi çevirmiştim. Ayrıca OOR'un sevdiğim şarkılarını da koymak istiyorum. Ama bu yazı çok uzun oldu. O yüzden bir daha ki sefere. Sonraki yazı da nelerden bahsedeceğimi bildiğim için herhalde bir üç ay kaybolmam gene -_- Ve yeni fark ettim de çok fazla yazım hatası yapıyorum yazarken. (cümlenin düzeltilmemiş hali: vE Yani fark ettimde çok falza yazım katası yapyorum yazarkan.) Durumum çok ciddi. 

Hayatından aşırı sıkılmış bir ergenin yazısını okudunuz. Hala nasıl hayatta olabiliyorsunuz?