23 Ağustos 2012 Perşembe

Hayat bana güzel değil mesela

OHOHOHOHOH. Evet ._. Yaşıyorum ._.
Ne kadar istesemde zar zor yazı yazıyorum lan. Hani yazcak çok şeyim, tanıtımı yapılacak biiiiiğ sürü manga, anime, kitap tanıtımı var ama göt yok işte. Paneli haftalarca aynı görünce insanda ne yazı yazma kalıyor ne okuma.ಠ_ಠ

Ve şaka maka ama Ramazan bitti, Ramazan Bayramı bitti ve okulun açılmasına tam 3.5 hafta kaldı ._. Hatırlattığım için istediğiniz kadar sövün
ama ben okul biran önce açılsın istiyorum. Tamam açılınca beraberinde bir sürü sorun getirecek çünkü ben yeni bir sınıfa alışmaktan, yeni arkadaşlar edinme derdinden ölesiye bıktım ama okulu, hani şu öğlene kadar yatıp hiçbir bok yapmadan, sıcak yüzünden dışarı çıkamamaya tercih ederim. Çünkü birgün sıkıntıdan öleceğim diye korkuyorum. Ama şükürler olsun ki sonunda Antalya'ya geri döndüm ve ah, sonunda rahat rahat anime izleyebiliyorum =w= Daha ne isterim yani? diyordum ki tam o anda da kardeşim bildiğin anime manyağına döndü. Söylemeye gerek var mı bilmemem ama kardeşimin aşırı anime ve -özellikle- Lavi manyaklığı, beni senelerdir hayalini kurduğum "anime seven arkadaş" hayalinden bir çırpıda vazgeçiriverdi.

Küçük Kız Kardeşiniz Anime Dünyasına Adım Atarsa #1
Benim salak kardeşimin Lavi sevdası, benim Rin sevdamdan bin kat beter. Yani durumu çaktığınızı umuyorum -_- Neyse işte bu salak oturmuş Lavi'yi araştırıyor, yani bilgisayarı sadece oyun oynamak için kullanan kardeşim oturmuş araştırma yapıyor. İşte yine böyle bir araştırma sırasında aramızda aynen şöyle bir konuşma geçti;
Kardeşim: Abla gelsene biğğ!!!
Ben: Hayır.
Kardeşim: Ya biğğ gel lan çooook önemli bir şey göstermem lazım sana!
Ben: ....
Kardeşim: Hadi geelllğğğ!!!!
Ben: Tamam lan göt kafalı.
(Yanına gittiğimde görselleri açtı)
Kardeşim: Lavi'nin soyadını buldum! Bak Lavi yazınca ne çıkıyo~
(ve görsellere yazdığı şey; "Lavi Wallpaper")
Ben: 


Küçük Kız Kardeşiniz Anime Dünyasına Adım Atarsa #2
Şimdi eminim bir çoğunuz şu feysbuktaki Dehşet-ül Otaku sayfasını biliyorsunuzdur. Komik, eğlenceli anime resimlerinin paylaşıldığı bir sayfa işte. Her neyse benim mal kardeşim bu sayfayı beğenmişti ve yeni adeti olduğu üzre sürekli bu sayfanın resimlerine bakıyordu. Sayfada Rin'in şu resmini görünce yine aramızda şöyle bir konuşma geçti;
Kardeşim: Abla gelsene bi.
Ben: Gene ne var?
Kardeşim: Ya gel bi çok önemli. Rin'le ilgilii
Ben: Agkjhagbanjhakjgbhga geliyorum bekle
(O resmi açar ve)
Kardeşim: Ya bu Rin demi abla?
Ben: Haağğ, evet.
Kardeşim: E, o Rin ise niye herkes altına "kawaii" yazmış? Adını bilmiyolar mı?
Ben:













Küçük Kız Kardeşiniz Anime Dünyasına Adım Atarsa #3
Ve en ama en kötüsü anneme Lavi aşkını ilan edip, durmadan D.Gray-Man'den bahsetmesi. E, annemde her kafası boş insan gibi kardeşimin bu aşkına laf ediyor. Yani ben senelerce anime aşkımı onlardan saklamaya çalışırken kardeşim her fırsat bulduğu anda bundan bahsederek, ağzının payını alıyor.
Kardeşim: Anne yağ baksana Lavi çok tatlı!! Aşkım ya yerimm senii!!
Annem: E kızım o çizilmiş nasıl tatlı buluyorsun onu? ಠ_ಠ
Kardeşim: Ya çok tatlı o bi kere! Çok yakışıklı tamam mı! Ayrıca sesi de çok güzel, dimi abla?
Ben:  Haaağ ¬____¬
Annem: Ya kızım sen salak mısın? Çizgi film karakterine aşık olunur mu hiç? Çizilmiş lan o.
Ben ve kardeşim aynı anda: O çizgi film değil, o anime ajhdfahf!
Annem: Anlıyorum ama bu onu yinede çizilmemiş yapmaz ಠ_ಠ
Kardeşim: Of anne sen bizi anlamıyorsun.
Annem: Sizi?
Kardeşim: Evet, ablamda Rin'e aşık (^・ω・^ )
Ben: Aajgvbsgbdfhbgdsfgbdfgbsdlhvg??!!
Annem: Kaçmaya çalışma kız, senin çizgi film karakterlerine gizliden gizliye eğilimin var.
Ben: ⊙︿⊙
Gel de öldürme şimdi bu ikisini. Ben tam tamına 4 buçuk senedir bu sevdamı gizli tutmaya çalışıyorum ama sonra doğması bile hata olan bir sülük gelip tüm bunu alt üst ediyor >-> Hayır, işte bu yüzden aileler anime nedir bilmemeli. Özellikle 12 yaşında mal bir kardeşiniz varsa hiç ama hiç bilmemeli. Ben cidden vazgeçtim anime bilen arkadaş bulmaktan, ya o oda benim salak gibi çıkarsa? Adjkfbhfbsd evde bir tane var zaten, okulda da çekemem ki ben öyle birini. En iyisi, işi gücü seks olan sürtüklerle takılmalıyım, onlar daha güvenli ._.

Ha birde ben feybukumdan beğendiğim tüm yaoi sayfalarını temizlesem çooooooooooooook iyi olacak. Çünkü az kalsın gene anneme yakalanıyordum -_- Birgün bu kadın benim feybukumu kontrol etmek istediğini söyledi çünkü kardeşimin şifresini biliyor ama hani ben 'genç kız'ım ya benimkini ellemiyor -_- Neyse işte aldı mauusu elimden duvarımda geziyor. Ama ben nasıl üç buçuk atıyorum o an görmeniz lazım. "Allah şimdi çıkcak yaoi resmi, Allah şimdi görcek.. Allah'ım sen yardım et Allah'ım sen yardım et hjkgbfjhfgas" Birde beğendiğim sayfalar öyle sayfalar ki hardında hardını koyabiliyorlar, o duvarımı gezerken ben bildiğin altıma sıçıyorum. Ama Allah'ıma şükürler olsun ki, zamanında beğendiğim tonlarca sayfa reklam sayfasına dönüştüğü için duvarımın yarısı reklamlarla dolu. Yani scroll scroll bitmiyor reklamlar. İşte lafı bu reklamlara getirip annem bir yaoi resmi görmeden hemen aldım elinden mausu ._. Yaoi sevdası cidden başa bela diyorum anlamıyorsunuz. Hadi atlattık bunu da ama ben biliyorum ki evren gene bir piçlik edip beni yakalatacak. Yani artık kardeşimde animeci olduğuna göre "yaoi"nin ne olduğunu öğrenmesi fazla zamanını almaz. Özellikle zerochan'da Lavi resimlerine bakarken gördüğü LavixAllen resimlerinden sonra. OH GOD WHY? (╯_╰)

Ve sıra geldi o beklenen ana! (aslında en çok ben bekliyorum o anı ama olsun ._.) Ani-chan'ın mimi üzerine Kira'cılık oynama vakti jfhagfvbsadhfgbvajhalsg!!!! Tüm bu animeci korkunç kardeş felaketinin üzerine çok iyi gelecek bu oyun T_T


1- Aura Shimizu
Eeeee tamam bu anime karakteri falan değil ama genede o OC'un ölmesini istiyorum U_U E tamam yapın OClarınızı, OC yapmak çok güzel bir şey ama onu Rin'in üstüne salmayın lan! Birde o kadar güzel çiziyor ki kız -___- Patlayacağım kıskançlıktan akfbahfbah TnT! Hayır birde ne tesadüfse, Aura ile Bloen aynı kilo ve boyda. Tesadüfün böylesi hani .__. Bakabilirsiniz;
Kız çok fazla iblis formunda kalınca bedeni hasar görüyormuş. O zaman, iblis forumuna girsin ve hiç çıkamasın, kendi kanında Rin'in gözleri önünde ölsün U_U 
Rin benim. Gidin OClarınızı başka karakterlerin üstüne salın. Lan ben bile Bloen'i salmadım veledin üstüne, diğerlerinin salmasına göz yumar mıyım? İlk ben gördüm onu. 
(ajkghagbahgasgk ama kız çok güzel çiziyo laaan ;______;)


2- Near
İşte bu listenin olmazsa olmazı. Aura olmasaydı ilk sırayı ona verecektim ama şanslısın Near U_U Bu karakterden ölümüne nefret ediyorum, ne biliyim yani sevmiyorum işte. Sevemem de. İlk önce Light'ı öldürmesi (ya tamam onu Ryuk öldürdü ama Near yüzünden oldukça berbat bir şekilde öldü) ondan nefret etmem için en büyük neden. Ayrıca bence L çakması. Kimse L gibi olamaz bir kere. Mello'nun kendine has bir tarzı vardı ve onu seviyordum ama Near L çakması. Zaten son bölümde kendini L'den üstün görmesi beni çok deli etmişti. Ve evet, L'yi sevmeye başladım U_U 
Ama bende çok salağım yemin ederim. Anime dünyasında ölümüne nefret ettiğim karakterin adını, hayal dünyamda ölümüne sevdiğim çocuğa verdim. (bkz. Near'ın gerçek adı Nate River.) Ah, kendimden nefret ediyorum.
Light'ın son anında çektiği acıların on bin katını çekerek ölsün.


3- Rei Miyamoto
Bu kız çok orospu bir kere. Highschool of the Dead'ı izlemişseniz bilirsiniz ne kadar büyük bir sürtük olduğunu U_U (o muhteşeem animeyi yakında tanıtacağım ; o ;)
Önce Takashi'ye tekmeyi bastı sonra Hisashi'si ölünce tekrar Takashi'ye sarkmaya başladı. Hani Takashi'de saf zavallı, inanıyor kıza ._. Ama şimdi kızda haklı yani tüm dünyayı zombiler istila etmiş ve kalan tek adamakıllı erkek Takashi ._. Ama olsun Takashi'yle Saeko daha çok yakışıyorlar U_U (Evet evet biliyorum ama dedim ya dünyayı zombiler istila etmiş olm Takashi'yi grubun şişko erkeğiyle shipleyemezdim. O yüzden onu Saeko'ya bıraktım U_U)
Hak ettiği üzere zombiler tarafından önce taciz edilsin sonra yensin, pis koca memeli. Silikon taktırdığı her yerinden belli oluyor, hıh.


4- Miharu Mikuni
Bu kız çok masum, onuda o yüzden sevmiyorum. Yani, Allah aşkına Kiss x Sis gibi bir animede nasıl bir insan bu kadar masum olabilir? Ayrıca mangada sürekli Keita'nın karşına çıkması, oğlanın yediği her boka tanıklık etmesi beni deli ediyor. Birde her heyecanlandığında altına işemesi yok mu. Oğlanın başına işemişti lan o.o  Kendi sidiğinde gebersin masumluk tanrıçası pislik -__-


5- Misa Amane
Aslında beşinci sıraya Shiemi'yi yazsam diye düşündüm ama fark ettim ki bu kızdan Shiemi'den ettiğimden daha fazla nefret ediyorum. Her manyamış fangirl olarak ilk nedeni Light. Onu da başka hiçbir kızla paylaşmam U_U Diğer nedeni ise.. Ahhh bu kız çok salak! Öyle böyle değil onun sığlığı beni deli ediyor! Ama bence Light'ın ölümü ona verebilecek en büyük ceza olduğundan uzun ve Light'sız bir ömrü olsun. Böyle diyorum ama bu kızın Light'a duyduğu karşılıksız sevgiyi ayakta alkışlamak istiyorum. Gerçekten çok yürekli hani. Ben olsam ne kadar sevsem de ve velet ne kadar seksi olsa da istenmediğim yerde durmazdım. 

Evet bu yazıda burda bitiyor, Kira'cılık oynamak gerçekten çok zevkliydi -w- Ama lütfen sizde yazı yazın lan .m. Yani paneli açtığımda içim bulanıyor. Ama sizde haklısınız, tüm gün evde oturmaktan başka bir şey yapmıyoruz bu yüzden yazacak bir şeyimizde pek olmuyor, olsa da sıcaktan yazacak göt bulamıyoruz. Mesela ben bu yazıyı yazma kararını taa iki üç hafta önce almıştım ama bugüne nasipmiş u.u E, şimdi okul olsa ne güzel yazcak şeyler bulurduk, panel taşıp dururdu -w- Yani okul bir yandan iyi, gibi. Durun lan o taşa kuzenim sıçmıştı! Elinize yazık yani bana atsanız da bir şey olmaz ._.

 Neyse baaağyyy -w- Yapmak istediğim anime ve çok önceden söz verdiğim shoujo manga tanıtımı olduğundan yakında başka bir yazıda görüşmek dileğiyle (づ ̄ ³ ̄)づ
(ben bu Japon emoticonslarını çok seviyom lan)

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Saçmalama maratonuna devam

Merhabalar sana ey.... insan? Dur ya bir marslıysan? Ya bir unicornsan? Olamaz, sana "insan" diyerek büyük hakaret ettim, özür dilerim! (Burn ile fantayı karıştırmayın, sonuçlarını bizzat gözlerinizle gördünüz.)
Evet işte çok beklenen(!) 7. bölüm. 
Hım... Eee bölüme geçmeden önce bir ufakcıcık uyarı yapmak istiyorum. Hikayenizde yapabiliyorsanız mekanları hayal ürünü yapın. Yoksa benim gibi "Lannn acaba Kayseri'de böyle bir yer var mı? bafhasvfhja Ya yoksa? Lan ben hayatımda hiç görmedim ki orayı! Yalancıya çıkarsa adım birde?! Oh, shit. Oh, shit." olursunuz. Ciddiyim, Google Earth'da dolaşmaktan gözlerim açıyor mekanlar hayal ürünü olmadığı için. Tabi ben hangi akla hizmet gidip "dünyanın her yerinde ayağı olan bir casus örgütü" hayal ettim ki? Ne bok diye? Yaşadığım yerde, veya daha iyisi, tamamen hayal ürünü olan bir yerde hayal etseydim ya şu okulu abdhjafbhjas. Google Earth, iyi ki varsın.
--
Bölüm 7: Görev Sevdası

Babam işten gelince her zamanki geleneğimiz olan çay içip televizyon izleme faslını zorda olsa atlatıp odama çekildim ve bizimkilerin uyumasını beklemeye başladım. Neyse ki on buçuk bile olmadan odalarına çekildiler. Ama tedbirli olmakta fayda vardı,biraz daha beklemeliydim.Bir keresinde tam uyudular diye düşündüğüm sırada göreve gidiyordum ki halam bir anda içeri daldı.Neyse ki her yer karanlıktı da görev üniformasını görmesin diye kendimi yatağa attığımı fark etmemişti.Bu kadının gerçekten kapı çalıp girme huyu yoktu.Meğersem odadan sesler duymuş ona bakmaya gelmişti.Tabi duyduğu o tuhaf ses pencereyi açamadığım için teklemeye başladığım sırada olmuştu.Bu olaydan sonra odamın kapısını kilitlemeyi alışkanlık haline getirdim.Sonuçta gizli bir casus öğrencisiydim ben,di’mi yani?

Gerçekten uyuduklarına emin olduktan sonra pencereyi açtım ve botlara komut verdim.Bu sefer acil durumlarda ışınlanma bileziğini de yanıma almıştım.Bu şeyi daha önce hiç kullanmamıştım ve nasıl kullanacağım konusunda da hiçbir fikrim yoktu.Okul ve şehirlerde bulunan ışınlanma noktalarında yapmamız gereken tek şey parmağımızı rozetimize sürmekti ama bileziği nasıl aktif hale getireceğimi bilmiyordum.Tabi bu zımbırtıları bize verirken nasıl ve nerede kullanmamız gerektiğini anlattılar ama ben o sırada XXX’in yarısını kaçırdığım bölümünü düşünüyordum.Ama bana hak vermelisiniz,o bölüm reyting rekoru kırmıştı.Umarım bu şeyi kullanmama gerek kalmaz,diye dua ederek okula vardım.Kayseri’de göreve gitmem,özellikle sabahları,çok tehlikeliydi.Çünkü amcamın ailesi orada yaşıyorlardı ve ne hikmetse onları bir kere bile evlerinde adam gibi otururken görmemiştim,hep bir yerleri gezer,birilerini ziyaret ederlerdi.Bu yüzden bende Kayseri’den görev almamak için uğraşıyordum…ta ki şuana kadar!Neyse ki saat on birdi.Bu saatte dışarıda olamazlardı, değil mi?

Kabine geçince içindeki dokunmatik ekrana gideceğim yerin kodlarını girdim ve beyaz ışığın çevremi kaplaması uzun sürmedi.Gözlerimin karanlığa alışması için beni iliklerime kadar donduran soğukta beklemeye başladım.Etrafımı saran iğrenç koku sayesinde bir çöplüğün içinde olduğumu anlamam uzun sürmedi.Hah,sırf gözden ırak diye neden ışınlanma noktalarını çöplüklerden seçerlerdi ki?! Aceleyle çöp yığınlarının çıkıp hızlı adımlarla etrafı gezmeye başladım.Saat henüz on birdi ve tek bir evin ışığı bile yanmıyordu.Bu oldukça tuhaftı,tıpkı bir yere dadanan delinin polisin dikkatini çekmemiş olması ve vatandaşlardan hiçbirinin kimseye haber vermemesi gibi.Bir yere eli tabancalı bir deli geliyor,insanların hayatlarıyla oyun oynuyor ama kimse de polise haber vermiyordu.K-himori’yi bu yüzden seviyordum işte.Devletin,hatta polisin bile haberdar olmadığı yerlerde suçları yok etmeye çalışıyordu.Tek bir sorunu bu kadar soğuk havalarda görevleri geceye vermesiydi.Amaç;kimseye görünmeden görevi tamamlamak.Pöh.Birde şu Uzaylı Kız meselesi vardı tabi.Sanki her an arkamdan saldırıp boynumu koparacak sonrada beni yiyecekmiş gibi geliyordu.Iyh,iğrenç.Etrafı iyice süzeceğim diye yavaş bir şekilde yürüyor,bu yüzdende kıçımı donduruyordum.Kim bilir nerde bu Allah’ın delisi? diye düşünürken arkamda kalan bir evin ışığı yandı.Arkamı dönmemle büyük bir çığlığın kopup pencereden bir sandalyenin fırlaması bir oldu.Bugün şanslı günümdeyim, diye düşünerek eve doğru koştum ve kırık pencereden içeri baktım.Başında siyah bir şapkalı ve yine siyah boyunlu bir kazak giymiş eli bıçaklı bir adam orta yaşlı bir kadının saçından tutmuş havaya kaldırmaya çalışıyordu.Adam hala beni fark etmemiş olacak ki kadına küfürler savurmaya ve saçlarını çekmeye devam ediyordu.Aradığım adam bu muydu,bilmiyordum.Kulağımdaki minik telsize dokundum ve gözümün önünde mavi bir ekran oluştu.Önümdeki insan yüzlerini taradı ve kimliklerini gösterdi.Tamam,aradığım deli bu adamdı.Profilleri birebir uyuşmuştu çünkü.Ekranı kapattım ve tabancayı çekerek adama doğrulttum.

“Lan,piç!Buraya baksana!”diye bağırdım.İkisi de aynı anda bana bakınca içimde müthiş bir özgüven doğdu.Kanun namına ellerini kaldır demek için her şeyimi verebilirdim.

“Kadını bırak lan!”dememle zavallı kadını bir çöpmüş gibi kenara atması ve kaçması bir oldu.Kahretsin…Şimdi peşinden koş,ateş et,bayılmasını bekle,gözden uzak bir yere taşı,polise çağrı bırak,ışınlanma noktasına geri dön.Bu döngüden sıkılmadığımı söylesem yalan söylemiş olurdum.Pencereden atladım ancak bacaklarım cani cam parçaları tarafından çizildi,lanet olsun.Koşarak kapıya ateş ettim ama ıska oldu.Bu sırada kadının bana hayretle baktığına emindim.Kendimi bu gibi anlarda bir Hollywood yıldızıymış gibi hissediyordum ciddiyim,acayip havalı olduğumu düşünüyordum.Tabi şuan bıçaklı bir adamın peşinden koşan bir genç kızdım.Eminim kadın beni deli zannediyordu ki asıl kovaladığım adam deliydi.Kapıdan çıktım ve etrafa bakındım,adam sokağın başından döndü ve gözden kayboldu.Onu takip ederken ağzımdan nefes alıyordum ve ağzımdan çıkan duman tuhaf bir şekilde beni eğlendiriyordu.Bide adamın koşarken Ben Böyleyim şarkısını oldukça cırtlak bir sesle söylemesi vardı.Çok hızlı koşuyordu ve ona yetişmem,yavaşlamazsa,imkansız görünüyordu.O kadar ateş etmeme rağmen hala koşuyordu bu deli.Ben mi ıskalıyordum acaba?Karanlık yüzünden net göremiyordum tabi de,yahu siz sokaklara niye sokak lambası koymazsınız ki?Gerçekten tuhaf bir köydü burası.Pencerelerine tahta çakılmış olan beş katlı bir harabeye girdi ve kapıyı kapattı.Koşarak kapıyı tekmeledim,tekmelemez olaydım.Kapı yerinden çıkarak üstüme düştü.Küfürler ederek kapıyı ittim ve merdivenleri çıkmaya başladım.Deli de hala şarkı söyleyerek merdivenleri çıkıyordu.Ateş etmeye çalıştım ama inanılmaz derecede hızlı koştuğu için yine isabet ettiremedim.Şu evde yattığım bir buçuk hafta beni paslandırmış olmalıydı.Yukardan bir kapı sesi geldi ve buz gibi rüzgar binanın içinde dolaşmaya başladı.Çatı katına çıkmış olmalıydı.Bu iyiydi onu orada kıstırabilirdim.Nefes nefese kalmıştım ve demir kapıdan tutunarak soluklanmaya çalıştım.Deli,aya doğru kollarını açmış bu seferde O Benim Dünyam şarkısını söylüyordu.Asıl adım Dünya olduğu için bu şarkıyı söylemesi beni iğrendirmedi değildi.Keşke bu şarkıyı söyleyen onun gibi orta yaşlı bir deli değil de Nate gibi fena yakışıklı bir delikanlı olsa çok daha iyi olurdu.Ne diyordum yahu ben?Göreve odaklan Bloen,göreve.Silahı onu doğru doğrulttum ve, “Yolun sonuna geldik bre deli.”diyerek sırıttım.Kendimi cidden aksiyon filmlerinde ki polisler gibi hissediyordum.Deli yavaşça bana döndü ve gülmeye başladı.

“Sen de mi şu örgüttensin?” Şuan ona ateş etmem gerekirdi ama konuşmasını bitirmesini beklemek istedim.Ne örgütünden bahsediyordu bu deli?K-himori’nin varlığından haberdar olamazdı,değil mi?Adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı.Elimde sıktığım mavi yaldızlı tabancam özgüvenimi yine ön saflara taşıdı.

Bağırarak,“Neyden bahsediyorsun sen yahu?”dedim.

“Artık senin gibi densizleri de mi…”dedi ve elindeki bıçağı bana doğru attı. “…örgüte alıyorlar!?”

Eğildim ve bıçak önünde durduğum kapıdan içeri girerek gürültüyle merdivenlerden yuvarlandı.Deli,bir anlık dikkatsizliğimden yararlanarak üstüme çullandı.Kollarımı sıkıştırarak olağan gücüyle sarıldı bana.İğrendirici bir şekilde rakı ve kan kokuyordu.Kollarını daha da sıktı ve sırtım yine sızlamaya başladı.Bağırarak tabancayı karnına dayadım ve ateş ettim.Hışımla ittirdi beni ve karnını tuttu.Kanamadığını görünce gülerek elimi burktu ve acılar içinde bağırdım sırada mavi uyuşturucu tabancamı aldı.Deli diyerek onu hafife almamam gerekirdi,şimdi ne bok yiyecektim ben?Üzerimde bulunan tek silahı almıştı!Ah,ihtiyacım olur diye yanıma bir LCP almam gerektiğini biliyordum!Psikopatça güldü ve tabancamı bana doğrulttu,gülmeye devam etti.Kanımı donduran tek şeyin geç kaldığım sıralarda ki Aslı’nın bakışları olduğunu sanırdım ama şimdi Kayseri’de ki delinin psikopatça  gülüşü de eklenmişti bu listeye.Bağırarak (şey aslında böğürüyordu) üstüme doğru koşarcasına yürüdü ve iç güdüsel olarak bende bağırmaya başladım.Tabancayı bana doğu tutuyordu ama ateş etmiyordu.Koşmaya başlamasıyla bende arka arkaya koşmaya başladım.Kapıyı geçip çatının sınırına geldiğimi anladığım anda hem Murat’a hem de bu göreve gitmek isteyen kendime küfrettim.Cidden ne yapacaktım şimdi ben?Kaçma gibi bir ihtimalim yoktu çünkü bu adam deliydi ya deli!Anında ateş ederdi!Bir dakika ya?Ben bu adamı zaten vurmamış mıydım?Hayt be!Birazdan bayılması gerekiyordu!Yapmam gereken tek şey onu bayılana kadar oyalamaktı.

“Sen ne örgütünden bahsediyorsun?”dedim ama bana dilini çıkartarak sallamaya başladı.Sonrada tabancanın önünü ağzına soktu.

“Yapışkan..”dedi yalayarak.Ah,lanet olsun.O silahı boyamak ve yaldızlarını eklemek tam iki haftamı almıştı.

“Sana bir soru sordum.”dedim ama sesim titremişti.Parmak uçlarımı hissettirmeyen soğuk yüzünden mi yoksa korkudan mı anlayamamıştım.Tabancayı yere fırlattı ve üzerime doğru koşmaya başladı.Ben daha ne oluyor diyemeden kendimi boşlukta aşağı düşerken buldum.
--
Buda böyle saçma ve sonrası sıçarken bile tahmin edebilecek bir bölümdü ._. Sonra ki kısımda ne olacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz değil mi canlarım? *Çırçır böceklerinin sesleri eşliğinde ellerini boşluğa açarak sırıtır*
Bana gelince, bu kadar klişe kattığım için kendimden nefret ediyorum. Yani bence yeteri kadar iyi değil. Zaman geçtikçe acayip saçmalıyorum, tıkanıyorum. Yazasım gelmiyor, illa biri kıçıma tekme atacak yazmam için. Tabii bu sadece K-himori için geçerli değil, blog içinde öyle. Önceki yazıyı bin bir zorlukla yazdım, iki bin zorlukla o isteği içime sokmaya çalıştım ._. Birde en ama en kötüsü ne yazacağınızı bilmenize rağmen, yazacaklarınızı en ufak ayrıntısına kadar bile düşünmüşken iş uygulamaya geldiğinde o ufak okun bir türlü word belgesine gitmemesi. İsteksizlik mi diyeyim, tembellik mi diyeyim, götüyle sırıtıp hiçbir yardımı dokunmayan ilham perisi piçinin marifetleri mi diyeyim bilmiyorum ama harbi berbat bir şey.
Birde ben sobeyecektim sizi. Buyrun, küfredebilirsiniz.

1-Adın? Ajkdsfsjkdgbs. Ciddiyim, gerçek adın ne? *dedektif modu her zaman açık!* Ama vermek istemiyorsan sadece baş harfini yaz, özel hayata saygımız var yani U_U
2-Anime ile nasıl tanıştın?
3-Hangi tür blogları okumaktan hoşlanırsın?
4-Seçme hakkın olsaydı nasıl biri olarak doğmak, neler yapmak isterdin?
5-Dış görünüşün nasıl? (boy, kilo, saç, baş felan ._.)
6-Senin için yapılan yorumlar mı yoksa istatistikler mi önemli? Niyen önemli?
7-Y U NO STILL WRITE BLOG?
8-Hayatta en çok istediğin 5 şeyi sırala
9-İçinde yaşamak/girmek istediğin bir anime/manga/film/dizi filan var mı ve niyen?
10- What time is it? It is DEATH NOTE time!
11-Kendi hayal dünyanı kısaca özetleye bilirmisin?
12-Yaoi ve yuri hakkınde ne düşünüyorsun? (böyle bir soru sormazsam inan çatlardım)
13-Sana sorulmasından en nefret ettiğin soru?
14-Peki söylenmesinden en nefret ettiğin şey?
15-Sence iyi bir blog nasıl olmalı?

Her soru 10 puandır. Cevaplama süresi bir ders saatidir. 
Aklınıza Gelebilecek Her Türde Saçmalayan Ve Ağız Bozan Yazılar Yazma Öğretmeni.
Başarılar dilerim.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Hızınıza hayranım ey gençlik

Cidden hızınıza hayranım lan. Ben daha yayın bölümünde iki harfe basamazken siz çoşturdunuz. Ama iyide oldu hani, okuyoruz falan, canımız sıkılmıyor. Eh, tamam yazının bundan sonraki kısmında ne yazacağımı hiç bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var; Bu yaz tatili, 15 yıllık ömrüm boyunca geçirdiğim en berbat yaz tatili. Hani dalga falan geçmiyorum, gerçekten berbat bir yaz tatili geçiriyorum. Sonuçta "okuldan kurtuldum o yee" diye sevinirken şimdi gene on buçukta kalkıp teyzemle beraber çalıştığı köyde ki sağlık ocağına gidiyor, beştede geri dönüyorum. Tüm hafta içi boyunca bahçesi bok dolu sağlık ocağında vakit öldürüyorum. Birde sağlık ocağında teyzemden başka çalışan kimse yok o ayrı konu. Oradaki tek eğlencem yanındaki unutulmuş parka giren inekleri izlemek. Ha birde, çeken tek kanal TRT olunca, öğlen çıkan Ramazan Güzeldir var. Oda iyi hani, gülüyor insan.
Anlaşıldığı üzere o köye isteyerek gitmiyorum elbet. Geçen yazıda ailemle kavga ettiğim için (aile dediysem sadece anneanne ve dede sıfatına sığmayan bir adam) evden atılıyordum demiştim, işte o yüzden o sıfatsız adama görünüp onu daha fazla sinir etmeyeyim diye zorla köye gidiyorum. Benimde ramazanım böyle geçiyor işte.
Yazacak fazlaca şeyim vardı (mesela izleyip kardeşimi sıkı ama sıkıcı bir animeci yapan animez, yine yatan cosplay planlarım, yapılacak bir şey olmadığından okunan fazlaca shoujo manga tanıtımı) ama gel gör ki elim bir türlü gitmiyordu şu lanet yayın butonuna. Birde nasıl bir melankoli içindeysem oturup ciddi ciddi "niye blog yazıyorum ki ben?" diye düşündüm. "Ne gerek var yazmaya ki sanki? Gerçek hayatta bile siklenmezken sanal alemdekiler mi beni umursayacak? Niye yazmaya devam ediyorum ki? Hiç gerek yok, zaten blog yüzünden iyice asosyalleştim..." gibisinden. Hala düşünmüyor değilim ama bir şeyin farkına vardım, ben yazı yazmanın bağımlısı olmuşum. Ne bok yediysem hepsini yazacağım bir yere, milletin okuyacağı bir yere. Yoksa geçen günlerde de olduğu gibi aşırı ergen triplerine giriyorum.
Hala ve hala ne yazacağımı bilmediğim için direk Animez'e sövmek istiyorum.

  • Akşam dokuzda anime yayını başlar mı lan? Benim ailem saat altıda kumandanın üzerinde kuluçkaya yatarken nasıl anime izlememi bekliyorsun puşt? İyi ki ramazandayız, iyi ki teravih namazı var. 
  • Naruto-FMA-Bleach-D.Gray-man dörtgeninden bıktım artık. Lan internet Türkçe alt yazılı anime kaynıyor alıp koysanız ölür müsünüz! Tüm gün anime yayını yapıp, götüme kaş göz çizip oynatsam bin kat daha iyi animasyonu olan çizgi filmleri koymasanız ölür müsünüz! 
  • Hani, aklınızda "yaşı 10-13 arası kızların anime erkeklerine aşık olma sorunu" da olsaydı daha iyi olurdu. Kardeşim önce Naruto, sonra Sasuke, sonra Ichigo, sonra Lavi'ye ilan-ı aşk etti. Allah'ıma bin şükürler olsun ki henüz Ed'e dokunmadı. "Saçını kız gibi örmüş ıyk" dediğine göre de bayağıda dokunmayacak gibi. Ama yazık Lavi gitti ya, ben ona üzüldüm. Kardeşim gibi bir erkek manyağının eline o kadar tatlı bir velet verirsen sonu, feyste profile onun resimlerini koyup etiketleme, telefonuna "ay lavim aşkım benim <3 o dünyanın en tatlı erkeği :)))" gibi notlar kaydetme, tişört boyamak istediğimi öğrendiğinde kendi de yapmak için milyarlarca Lavi resmi indirme ve vücudunda bulabildiği her yere "Lavi <3" yazmak olur.
  • Birde oturup Naruto izlerken aile üyelerinin de sana katılması var. Öyle abuk subuk sorular soruyorlar ki cinnet geçiriyorsun. "Çinli çizgi film mi değil mi bu? Allah'ın çinllileri gidip neler yapmışlar lahn.." ÇİNLİ Mİ? ONLAR JAPON ANİMESİ AHMAK. demek istiyorum ama sadece "Japon yapımı onlar..."deyip geçiştiriyorum. Ha birde Naruto ve Bleach'daki savaş sahnelerini görünce teyzem ve dört yaşındaki oğlu tarafından animenin adı "pis çizgi film"e çıktı. O kuzen denen velet tarafından her Animez'i açtığımızda annesine, "anne Unazo ablamgil yine pis çizgi film açtı" diye şikayet ediliyoruz. BUNU. HER. DEFASINDA. YAPIYOR. 
Ben şunu anladım ki, Türkiye hala bir anime kanalına hazır değil. Japonca ve Çince arasındaki farkı ayırt edemeyen bir toplumun önüne anime kanalı koyarsan böyle olur işte. Ki, Animez'in tek iyi yanı internetin sınırlı olduğu şu "korkunç kütahya sakinlerinin evi"nde anime açlığımı rahat giderebiliyor olmam. Hem başlayacağımı asla düşünmediğim Naruto ve D.Gray-man'i rahat rahat izleyebiliyorum ama  internetin sınırlı olması hala büyük bir sorun. Tamam anime izlemeyi geç, Tumblr'da bir kaç Galileo Galilei şarkısıyla karşılaştım, onları hemen indirmezsem ÖLÜRÜM LAN BEN. Bu sınırlı internet yüzünden hiç adetim olmamasına rağmen arka arkaya shoujo manga okumaya başladım. Öyle böyle değil yani, hüzünlü hüzünlü Türkanime'yi açıyorum oradan "manga oku"ya tıklıyorum sonra ver elini ultra seksi okulun en popüler erkekleri, ver elini utangaç kumral esas kızlar, ver elini moe, ver elini saf aşktan kusma nöbetleri. Ama eğlenceli yinede. Tabi bazen konuları öyle klişe oluyor ki ne bok olacağını önceden şakır şakır söyleyebiliyorsun. Esas kızı yaptığı bir hata yüzünden yada iyilik karşılığı olarak kölesi yapan esas oğlan, ilk başta esas veletten nefret eden ama sonra aşık olan esas kız, hep gıcık olduğum bir şekilde ilk aşkını ilan edenin kız tarafı olması, esas kızın önüne prensine ulaşması geciksin diye konulan kötü ama prense bir hayli aşık kızlar, aralarda konulan esas karakterlerin azcık olan beden teması. Bunlar gerçekten bir hayli klişe. Bazen kusasınız geliyor ama bu kadar tahmin edilebilir olmalarına rağmen hala okunuyorlar işte. Hala okuyorum işte ve hoşuma da gidiyor. O unuttuğum "kızsal taraf" kendini kısa sürelide olsa gösteriyor ve bölümü bitirdikten sonra Beyaz Atlı Otaku Prens'imle ilgili hayal kurup duruyorum. Kısacası; Shoujo okuyun, iyi geliyor valla insana. Rahatlıyor, içinde sevgi tomurcukları falan açıyor. Arada sırada da olsa yeteri dozda alınmalı. Ama yeteri dozda. Yoksa benim gibi okul açıldığında harika bir sevgili bulma hayalleri kurmaktan sahurda adam gibi yiyemez, o lanet olası köyde açlıktan kıvranırsınız.

Sata-kun iyidir mesala.
Okuduğum mangaların tanıtımı yapacağımı umuyorum. Umuyorum yani.
Bu arada ne kadar sövseniz, ne kadar dövseniz, ne kadar ebemi belleseniz de sobe sorularını hazırladım. Ama bu yazı haddinden fazla uzun olduğu için yedinci bölümle beraber koymayı düşünüyorum, ki bence sobe, mim yapmama pek fazla gerek kalmadı çünkü ben hariç herkes güzel güzel yazı yazıyor -w-

NOT: Fark ettim de koca yazı boyunca kullandığım tek smilies "-w-" oldu. Yani ben yazılarında smilies kullanmayan insanlara hep duygusuz olarak yaklaşıyorum ve bu yazıda da hiç smilies olmadığına göre.... Smilies yazmaktan harbi sıkıldım lan.

 Haftalar sonra tekrar yazı yazacağım güne kadar hoşça kalın -w- (bak yine aynısı) Her türlü boktan da bahsettiğime göre artık huzur dolu ve sadece bana ait olan moe inime geri dönebilirim. (Hayalperestlikten çok uzak mantıksal çeviri: Sorun Bende Değil, Sende'yi okumaya devam edeceğim. Yapacak bir bok yok sonuçta. SAI'de resim çizerim diye düşünmüştüm ama lanet olasıca şey bozuldu. Nasıl olduğunu bende bilmiyorum, sormayın da zaten. O yüzden kitap okumaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yok.)