3 Temmuz 2013 Çarşamba

p-pa-parmaklarım... a-acıyor...


Yaz tatilini en güzel tanımlayan resim bu. Evet, Nakamura sanırım Aku no Hana'da sevdiğim tek karakter. Aslında onu da sevdiğim pek söylenemez ama tek sevilesi karakter o asdfgjk Yani bir animenin bu kadar aptal ve sinir bozucu karakterleri olabilir, hele o ana karakter! Adını bile söylemek istemiyorum! Malın önde gideni. Yok canım Aku No Hana'dan nefret etmiyorum hatta seviyorum da ama... Ama işte -_-

Yaz tatili ne kadar sıcak ve sıkıcı geçse de... Ah nalet olsun seviyorum yaz tatilini! Tamam yaz tatiliyle beraber bende sabah ezanıyla yatıp öğlen ezanıyla kalkan ve sadece patates kızartması ve kolaya beslenen bir organizmaya dönüştüm ama umurumda değil ;A; Çünkü hiç olmadığım kadar büyük bir rahatlıkla anime izleyebiliyorum ;A; Sıbıhlırı kıdır ve bu çok iğlincili ψ(`∇´)ψ Ah evet. Saçmalıyorum. Gene sabahladım ve hamam böcekleriyle karşılaşma korkusu yüzünden ellerimi yıkayamadığım için ellerim fena yağlı asdfghjk. O değilde Blood-C harbi iyi anime, izleyin, izletin U_U Yani aslında sırf kan dolu olduğu için başlamıştım animeye ve konulan sansürler yüzünden bok oldu güzelim anime. Ben o vücudun ortadan ikiye ayrıldığını, o kızın kafasının koptuğunu ve vücutlarının ortasında kocaman delikler açılmış o öğrencileri görmek istiyorum ne bok diye sansür koyuyon lan oraya?! Sansür olayına öyle sinir oldum ki açıp gugıldan baktım sansürsüz
Saya-chan wa kakkuiiğğ!! *w*
hallerine asdfghjk (p-psikopat değilim ;A; sadece o kanı ve parçalanan vücutları görmek istiyorum o kadar ;A; bir dakika... Ah.) Konusuna kısaca değinmek gerekirse Saya adında oldukça saf ve sakar bir kızımız var. Bu kızımız geceleri insanları yiyerek beslenen ata denilen yaratıklara karşı savaşıyor falan filan. Tabi animenin sonunda fena göt oluyorsunuz ama gene de izleyin. Konusu, tam emin olmasam da, Blood+ ile uzaktan yakından alakalı sanırım ve Blood+'ı izlemediğim için konusuna tam olarak hakim olamadım ama bu bile Saya'nın en sevdiğim kadın karakter olmasına mani olmadı. Tamam, aşırı soğuk kanlı ve mimiksiz karakterleri sevmiyorum ama Saya'nın yeri ayrı U_U Hele filmde nasıl havalıydı öle ırıspı *A*

Tabi okul ve dersler yüzünden uzun bir uykuya dalmış fangirllük yanımı sarsarak uyandıran Ouran Highschool Host Club da var. Erkek gibi görünen fakir bir kız, zengin erkek haremi falan hiç sıcak yaklaşmamıştım animeye ama şimdi bitecek diye ödüm kopuyor >m< OĞLUM BU VELETLER ÇOK TATLI LAN. BİZİM OKULUMUZDA NİYE BÖYLE BİR KULÜP YOK LAN? BİZ İBNE MİYİZ LAN? SADECE YAKIŞIKLI VE BİR O KADAR DA GERİ ZEKALI ERKEKLERDEN OLUŞAN BİR KULÜP İSTİYORUM, ÇOK MUĞ? Askskcjfkndoexnkd cidden fangirllük yapmayalı çooooook uzun zaman olmuştu, bağışlayın ama Tamaki-senpai benim sadece yakışıklı, cool, tatlı, şirin anime veletlerinden oluşan özel haremime hoş geldin~ Harbiden yanaklarım acıyor animeyi izlerken asdfngkgl Normalde shoujoların esas kızlarına acayip kıl olurum, çok yapmacık, sulu göz ve aşk dolu olurlar ama Haruhi... Evet o çok farklı ;_; İlk başta bu animeden nefret ettiğim için kendimi öyle kötü hissediyorum ki ;m; (bkz. Çok popüler olan ve herkesin sevdiği şeyden otomatik olarak nefret etme hastalığı)

Gene çok konuştum. O yüzden çevirdiğim Mary-sue testini ve saide yaptığım sürü resmi koyup gideceğim. Telefonda yazı yazmak bayağı zor ve ellerim hem terli hem de sucuklu ekmek yüzünden yağlı olduğu için daha fazla dayanamayacağım.

Not: Deviantart üyeleri eminim bu testi görmüşlerdir ama işsizlik işte ben gene de koyacağım U_U
Notunnotu: Açıkçası ingilizceme güvenmiyorum bu yüzden siz testin orijinaline de bir bakın nolor nolmaz asdfgh

MARY-SUE TESTİ
Cevabınızın "EVET" olduğu her soruya yanındaki puanı verin.
  1. Karakterinin doğal olmayan bir saç rengi var mı? (boyalı saç sayılmaz) +2
  2. Karakterinin saç/göz rengi zaman içinde kendi kendine değişti mi? +4
  3. Karakterinin süper/doğaüstü güçleri var mı? +2 Eğer diğer karakterlerinde güçleri varsa, karakterin diğerlerinden daha mı güçlü? 
  4. Karakterinle romantik olarak ilgilenen iki ya da daha fazla kişi var mı? +2
  5. Karakterin iki ya da fazla kişiyle romantik olarak ilgileniyor mu? +1
  6. Karakterinin geçmişi: a) Trajik, travmatik +3 b) Gizemli, bilinmiyor +4 c) Sıradan +0
  7. Karakterin teknik olarak ölmüştü ama sonra hayata geri dönmeyi başardı mı? +5
  8. Yaşanan her şey, olan her olay karakterinle mi ilgili? +6 (Tamam, bu soru aslında böyle değil. Aslından bir bok anlamadığım için testi hazırlayan kişiye ne demek olduğunu sordum ve bana böyle dedi. Ama siz gene de sorunun orijinaline bir bakın. Buradaki herkesin ingilizcesi benden on bin kat daha iyi ;_;)
  9. Karakterin daha güçlü düşmanlara karşı koyabilir mi? +4
  10. Karakterinin kendi düşmanı ya da ondan sonra güçlü biri var mı? +4 (Allah'ım sana geliyorum)
  11. Karakterin birini öldürdü mü? +1
  12. Karakterin birinin hayatını kurtardı mı? +1
  13. Karakterinin doğal olmayan özellikleri var mı? (kedi kuyruğu, hayvan kulakları, pençe gibi) +1 puan her özelliğe
  14. Karakterin ırkların bir karşımı mı? (vampir, mutant, kurtadam, peri vs) +1 puan her türe
  15. İki (ya da daha fazla) kuruluş karakterinin onlara katılması için savaşıyor mu? +3
TOPLAM:
0-10:  Kasten bir mary-sue yaratmaktansa aya gidip geri gelmeyi tercih edersin
11-20: Karakterin doz aşımı olmayan, ilginç bir karakter
21-30: Karakterin kabul edilebilir ama belki bir şeyleri düzeltmelisin
31-40: Çok kötü. Bir mary-sue yaratmışsın, yüzleş bununla dostum

Bu teste göre Bloen 12, Nate 10 ve Çengelli 9 aldı U_U ShEni GhErcHékTeN cHoOookh sEfİyOrUuum ßéßEqİm ChéNgElLi ;))) Asjkfhjkshjkghj. Bir dakika, fark ettim de çıkan bütün sayılar karakterlerim doğum gününe denk geliyor: Bloen 12 aralık, Nate 10 ağustos ve Çengelli 9 kasım ಠ_ಠ Nedense korkmaya başladım...

Ah neyse neyse. Sadece tesadüf canım, değil mi O____O ?

O değilde şuan gözlerimi açık tutmak için büyük uğraş veriyorum. Şu resimleri de koyup artık gerçekten yatmak istiyorum. Ve saat öğle 11:40 asdfghjk. Son haftalarda ne olduysa bilmiyorum, saide resim çizmeden duramıyordum bu yüzden ortaya bir sürü bok gibi şey çıktı. Hayır, ilham gelmesine geliyor da, şimdi hiç kıçımı kaldırıp resim yapmak istemiyorum. Bu yüzden resimlerde bir sürü hata var ve onları düzeltemeyecek kadar üşengecim ösür dilerim -__-"
eeeeeeee..... İşte yeni karakterlerden biri. Aslında yeni değil çünkü onu ikinci dönemin başlarında, coğrafya dersinde gördüğüm bir rüyanın etkisinde kalarak buldum. (Zaten bütün karakterlerim gördüğüm rüyalar ile ortaya çıkıyorlar. Mesela Bloen'e o aptal görünüşü veren ben değildim, rüyamdı ._.) O sanırım bir ispanyol ama buna rağmen neden yeşil gözleri ve sarı saçları var bilmiyorum asfsgg (sarı saç fetişim falan yok. lütfen.) Una'nın neden gözlerinde bandajla dolaştığını anlatamayacağım zaten anlamamanız imkansız akljdakf. Bu arada o bandajlar her defasında değiştiği için özür dilerim. Onun yaşı konusunda gerçekten hiçbir fikrim yok. Cidden karakterlerime yaş bulmayı sevmiyorum. Neden yaşsız olamıyorlar ki? Tamam, saçmaladım. Sıradaki resim.

DAHA FAZLA UNA. TIPKI BLOEN GİBİ SÜREKLİ ONU ÇİZEREK ONDAN SOĞUMANIZI SAĞLAYACAĞIM, EN KORKUNÇ RÜYALARI GÖRMENİZİN SEBEBİ OLACAK NİHHAHAHAHA. (Evet Una'nın bir atkısı yok ve ona verdiğim sofra bezini kesip atkı olarak kullanmaya başladı. (Hiçbir şekilde ret etmiyorum, o çiçekli gömleği çizerken Ben'in büyük babasından esinlendim asdfg))

Bunu çizmeden önce yaoi manga falan okumadım. Doğru söylüyorum, inanın. De şimdi çok saçma gelmeye başladı -_- Burdan onun ne kadar sulu göz olduğunu da anlayabilirsiniz -___-"" Şey, aslında benim fujoshi bilinç altımın bir ürünü Nate'e "senpai" diye seslenmesi ama sanırım ondan küçük bu çocuk. DAHA KARAKTERİMİN YAŞINI BİLMİYORUM. ÜZERİME GELMEYİN KARDAŞLAR. ACIMDAN YANIYORUM ŞUAN. 

Görünüş konusunda hiç mi hiç üzerinde durmadığım bir karakter daha ._. Onu Bloen'in ablası olarak tasarlamıştım ama çizince aslında cami önünde dilendirmeye daha uygun biri olduğunu fark ettim. 18 yaşında birini nasıl dilendireceksem artık asdgghghb (Doğru tahmin, sol omzundaki bir kusmuk.)

Dıtdırırdıtt. Çengelli'nin iğrenç ve oldukça yeteneksiz ellerim tarafından yeniden şekillendirilen saçları U_U Neden bilmiyorum ama önceki saçı hiç hoşuma gitmiyordu ama yeni bir tane bulamayacak kadar da üşengeçtim. Sonra artık o saçlardan nasıl bıkmışsam oturdum saatlerce bu aptal saç için uğraştım ._. Fark ettim de, hayallerimi kağıda geçirmeyi bırakmalıyım ;A; Beynimde daha havalılar çünkü ;A; Onları hiçbir zaman istediğim gibi çizemiyorum çünkü ;A; (Nate'in orda ne işi var hiç bilmiyorum asdfghjk) Nate demişken...


Asjkfhjksfhjksh dedim resim çizme konusunda acayip gaza geldim ve çizim defterlerimde ne kadar beğendiğim çizim varsa hepsini birleştirdim asdfgshj (R-Rin'e çok benziyor o.o"" Kahve saçlı yapmam gerektiğini biliyordum damn.)

Bu da Kaan U_U Kaka Kaan U_U Gay Kaan U_U Tiiğm Edvirdçı Kaan U_U


Eeee geçenlerde yazdığım randomda adı geçen Boomer'a merhaba deyin. O bir gay. Bu çocuk benim sinirlerime dokunuyor ve hadi ama ben ne bok diye arka plan yapmaya çalıştım ki? Dijitalde boyama yapmayı ya cidden unutmuşum ya da adam akıllı boyama yapamayacak kadar tembelleşmişim, hangisi bilmiyorum ama boyama tarzımın animelere kaçtığının farkındayım ve bunu beni deli ediyor.


Bunlarda gene randomda adı geçen çifte kumrular; Serhat ve Chels -_- Cidden. Bir. Daha. Yeni. Karakterleri. Çizmeyeceğim. Beynimde. Daha. Güvendeler. Ayrıca Serhat senin esmer olman gerekirdi wtf?! 

"Bu kadar resim var ve hiçbirinde adam gibi Bloen yok? Gelişme gösteriyorsun. Artık ondan başka şeylerde çizmelisin~" demeyin çünkü sizin için özel olarak hazırladığım pembe perçemli aptal turu şimdi başlıyor~


Eh. Bu resim konusunda ne desem bilmiyorum. Boyama cidden animeleri andırıyor efet. Aslında ilk başta tek istediğim atkı dizayn etmekti ama ortaya böyle bir şey çıktı. O atkıyı da ona Una vermiş zaten afdsgfh


AMACIM NEYDİ HATIRLAMIYORUM. HATIRLAMAK DA İSTEMİYORUM. MALIM.



Birde bu var ama sanırım hiç bitmeyecek. 


o resimden bir şey çıkmayacağını anlayınca biraz oynadım ve bu oldu ._. hohohohoho ._. hayatınızda gördüğünüz en dandik boyama ._. ama bence diğerlerinde çok daha iyi ._.

Birde gerçekten çok uzun zaman önce çizdiğim resimler vardı. Eehehehe sıkıldınız biliyorum ama artık başladım ve durmayacağım! >:3


Normal versiyonu.


Kadına şiddete hayır versiyonu.


Boyamaktan nefret ediyorum versiyonu.


O saçları sikseniz boyamam versiyonu.


wtf am i doing with my life versiyonu.


BİTTİ. HELE ŞÜKÜR.

Şimdi düşündüm de, o ilham perisini geri istiyorum. Hayatım boyunca yapmayacağım çoğunlukta resim yapmışım. Sabahlayarak dört resim bitirdiğimi hatırlıyorum. SENİ NALET HIRS, OKUL VARKEN NEREDEYDİN İPNE?! BANA NİYE TARİH SINAVLARINA ÇALIŞMAM İÇİN HIRS VERMEDİN DE GİDİP RESİM YAPMAM İÇİN HIRS VERDİN? ÇOK KÖTÜSÜN ;A; SENİ KAKA ;A; BİR DAHA SENİNLE KONUŞMAYACAĞIIIIIIAEEEIIIĞĞIM İŞTE ;A; ÇİŞ ;A; PİS E-EE ;A;

Cidden ben kimle konuşuyorum? O___________O

Olum saat 14:16 olmuş lan. Bir yazı yazmak neden bu kadar zamanımı alıyor? Gerçekten bir ara oturup hayatımla ne bok yaptığımı düşünmeliyim.

Sonra.

Not: Birde ben şu ara babamın kafasını "BAĞA GRAĞFİĞK TABLEĞTĞ ALĞ BUBAĞ" diye şişiriyorum yani siz bana bir kaç tablet önerseniz falan diyorum? Nasıl fikir? Güsel fikir U_U 

Hadi, bay.

Ama abi harbiden p-pa-parmaklarım... a-acıyor...

22 Haziran 2013 Cumartesi

HÜLOOOOĞĞĞĞ


(böyle bir başlık koymasaydım, ÖLÜRDÜM.)

Her neyse. Hepinize selam u_u Önceki yazının üzerinden üç ay geçmeden yeni bir yazı yazdığım için yaşadığım mutluluğu anlatamam desu. Abi ben acayip sıkılıyorum bu arada. Ama okuldansa sıkılmaktan cırkımın çıkmasını yeğlerim orası ayrı. Eeeee.... şimdi ben Ninja-sensei'nin mimini yapıp sizi koyduğum müziklerle OOR'dan soğuttuktan sonra gidip sıkılmakla cebelleşeceğim.



MİM

       Bu mimde sorulmuş soruları inandığım tüm gerçekliğimle ve gerçeklerle, araya yalanlar sokuşturmadan cevaplayacağıma benim için değerli olan ve olmayan her şey üzerine elimin altındaki klavye ve mouse üzerine yemin eder, bu değerli mimin yazarı ve oluşturucusu Lord Ninca Samurayzadeoğlu'nun yoğun emek ve uğraşları karşısında ben Unazo da saygılarımı ve şükranlarımı sunarım. 
Dük'ün Tam Banyoya Girdiği Sırada Ona İlacını Götürürken Gördüğü Manzara Karşısında Dehşete Düşen Masum Uşak Unazo

KURALLAR:
  • Sorular içerisinde bir kuralla belirtilmediği sürece, soruları yalanlarla cevap vermekkesinlikle yasaktır.
  • Sorulardan herhangi biri boş bırakılamaz.
  • Mim bitirildikten sonra kadim bir ritüel olarak 3 su bardağı -yaklaşık 800 ml- su içilmelidir. (Lütfen yanınızda bulundurunuz.)
  • Mim aile bireyleri tarafından yarıda kesilirse lütfen kaydedip kapatınız, sekmeyi değiştiriniz veyahut pencereyi aşağıya indiriniz.
  • Bu mimin ideal cevap süresi 15 ve 45 dakika arasıdır. Puanlama veya sıralama yapılmayacaktır.
  • Mim yapılırken giriş ve kurallar kısmının paylaşılması zorunludur
  • Başlamadan önce lütfen ekran parlaklığınızı makul bir düzeye getirip fişinizi elektrik kaynağına takınız. Ani kapanmalar ve batarya bitmesi gibi vakalar sigortamıza dahil değildir.
Ben Unazo yukarıda yazan tüm kuralları kabul eder, tüm şartları sağlar ve mime başlamayı arz ederim.

  1. En sevdiğiniz renk/renkler nedir? Mavidir herhalde. 
  2. İnsanları boy/kilo/dış görünüş/göz rengi/vesaireye göre sınıflar mısınız? Her insan gibi sınıflandırıyorum evet ama ben daha çok zeka seviyelerine göre sınıflandırmayı sağlıklı buluyorum.
  3. Ayakkabı numaranız nedir? 37
  4. Hiç dişiniz çürüdü mü? Var da, öyle dolguluk değil Allah'a şükür o_o
  5. Herhangi bir yeteneğiniz var mı? Eeee... Sanırım resim çizmek ve yazı yazmak konusunda yetenekliyim. Aslında yetenek değilde, yatkınlık demek daha doğru olur. Fazla boka batırmadan bir onları yapabiliyorum. Ha birde, yazın aynı kıyafetle hiç banyo yapmadan iki hafta durabilirim.
  6. İlgi alanlarınız nelerdir? Asdfgjhk. Dat question. Sınıf arkadaşlarımın ilgi alanına girmeyen her şey benim ilgi alanım. Saatlerce anime izlemek, parmaklarım kopana kadar ve oturmaktan götüm ağrıyana kadar resim yapıp yazı yazmak, insanların olmadığı sessiz ortamlarda bulunmak ve kitap okumak. Şu aralar elime kitap bile almak istemiyorum ama nesse.
  7. Hayatınız boyunca en nefret ettiğiniz insanlardan birinin kişiliğini tanımlayınız. Kendi kişiliğini oluşturmak yoksun, bulunduğu ortamın insanlarını taklit eden, orospu, piç kurusu, kendi sorunlarını dünyanın en büyük sorunuymuş gibi gören ve benim onun uşağı olayım diye yaratıldığımı düşünen pezevenk.
  8. Şu anda resmi olarak eğitim görüyor musunuz? Okulla ilgili düşüncelerinizi belirtiniz. Evet, görüyorum. Ve nefret ediyorum. Aslında arkadaş denen şey olmasa okulu sevebilirim. Ama hayır. O geri zekalı yaratıklarla aynı ortamda bulunduğum sürece okulu sevmeyeceğim. 
  9. İnsanlarla ilişkilerinizi nasıl tanımlarsınız? İnsanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlarla yakın ilişki kurmayı sevmiyorum. En yakın arkadaşlıklar ve dostluklar bana gerçekçi gelmiyor çünkü hep çıkar ilişkisine dayanıyor. Bu yüzden hepsiyle aynı mesafeden konuşup anlaşmayı seçiyorum, hiçbiriyle ne çok yakınım ne de çok uzak. Ve hepsi aynı bok.
  10. Cinsiyet rolleriyle ilgili fikir ve düşünceleriniz nelerdir? "Erkek adam o! Karışmayın!", "Sen kızsın, otur oturduğun yerde!" Feminist olmayı ben seçmedim, ülke beni buna zorluyor.
  11. Türkçe'nin dil kurallarını nasıl buluyorsunuz? Yabancı dil bölümü öğrencisi olarak diyorum ki: TÜRKÇE SENİN GÖZÜNÜN YAĞINI YİYİİM. Türkçe bence öğrenilmesi en kolay dillerden biri, neden insanlar bu kadar zor buluyor bu dili anlamıyorum. Dil kuralları arasında saçma olan kurallar var, evet, ama o kadar zor değiller. Hem Türkçe yapısı gereği kelime oyunlarına ve soğuk esprilere en yatkın dillerden biri.
  12. Kendinizi etrafınızdaki insanlardan üstün görür müsünüz? Şey... EVET. Her insan gibi bazı konularda kendimi o aptallardan üstün görüyorum. Onların kafa yorduğu ve üzüldüğü şeyleri gördükten sonra onlardan üstün olmadığımı düşünemezdim zaten. 
  13. Uykuyu sever misiniz, küçükken sever miydiniz? Uykuyla inişli çıkışlı bir ilişkimiz var bizim asdfg. Kışın, uykunun bu dünyada yaratılan en kıymetli ve en kutsal şey olduğunu düşünürken; yazın, uykunun aslında çok aptalca olduğunu ve uyuyarak değerli zamanımı harcadığımı düşünüyorum. Küçükken çok severdim, evet.
  14. Biri size bugün ölecek olduğunuzu söylese üzülür müydünüz, üzülürseniz ne için üzülürdünüz? Üzülürdüm. Çünkü ben bu ülkenin boşbakandan kurtulduğunu görmeden ölmek istemiyorum.
  15. Paraya ve statüye değer verir misiniz? Statüye hayır ama paraya evet. Parayı seviyorum. İnsanlığın baş belası belki ama seviyorum işte. Yani benim hiçbir zaman kendime güvenim olmadı ama parayı elimde tuttuğum zaman sanki her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyorum asdfg. Malım, evet.
  16. Kendinizle ilgili 3'ü doğru 4 şey söyleyin.  -Yuri izlemeye başladım ama pek başarılı değilmişim bu konuda. -Belki biraz tuhaf ama ben bir erkeğin bir kıza aşık olabileceğine ya da hoşlanabileceğine inanmıyorum nedense. Saçma geliyor. Bu yüzden aşka falan da inanmıyorum. Bir erkek sadece bir erkeği gerçekten sevebilir asdfg. (Yaoinin zararları sayı: 1 (ne oldu sayılara random basacağımı mı sandınız? asdfghk yoo bebeğim, yoo. Yaoinin tek bir zararı varsa o da budur u_u Tabi bu zarar benim mallığımdan da kaynaklanıyor olabilir asdf.))  -Ailemden sadece anne ve babamı seviyorum. Tabi onları fazla görmediğim zamanlar. Akrabalarımdan gerçekten nefret ediyorum ve bunu her söylediğimde annemden azar yiyorum. Sırf kan bağımız var diye (zaten sadece anne tarafıyla kan bağı var, baba tarafı babam hariç üvey asdf) o geri zekalı malak ve aşırı yapmacık sözde iyilik meraklısı malları sevmek zorunda mıyım? -Kardeşimi seviyorum.
  17. Banyo yapmayı sever misiniz? Evet ve şuan tek düşündüğüm şey bu.
  18. Hayvanları sever misiniz, en çok ne tür hayvanları seversiniz? Hayvanların her türlüsünü seviyorum ama onlar beni sevmiyor pfff. Bir kedi seveyim desem kuyruğunu kaldırıp bana karşı siper alıyor ama elimde bir simit görsünler hemen bacağıma sürtünüyor ırıspılar. Tabi ben onların bu yüzsüzlükleri karşısında verir miyim simidi mi? VERİRİM. O KADAR TATLI BAKIYORLAR Kİ.
  19. Genetik bilimiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Canlıların genetiğinin değiştirilmesi sizce ne gibi sonuçlar doğurabilir? (Şöyle iyi/kötü sonuçlar doğurabilir çünkü...) Daha zeki ve azimli olsaydım gen mühendisi olurdum. Genlerle oynayıp yeni türler ortaya çıkarmak eğlenceli olurdu. Mesela gergedanla atı birleştirip o hep istediğim unicorunu yapabilirdim. Sonra doğadaki yırtıcı hayvanların genini birleştirerek kendime katil yaratıklar ordusu yaratıp dünyayı tehdit eder ve buyruğum altına girmeyi ret eden bütün insanları öldürürdüm.
  20. Hayatınızı nasıl buluyorsunuz? Yaşanması gereken çok şey var ama benim buna ne param yeter ne zamanım. O yüzden, pek sevmiyorum. Tabi buna şükür.
  21. Yaz tatilini beğendiniz mi? HELL YEAH.
  22. Dış görünüşünüze önem verir misiniz? Normalde vermem ama okuduğum lise, gerçekten şu gençlik dizilerindeki güzel olmayan tüm kızları dışlayıp ezen insanlarla dolu olduğu için dikkat etmek zorunda bırakılıyorum. 
  23. İnternet sizi tatmin ediyor mu? Evet. O olmasa ben bir hiçim.
  24. Kaşınızı kaldırabiliyor musunuz? (İkisini birden değil, şu kaş atma olayı.) Çok istiyorum ama olmuyor ;__; Bu yüzden bütün karakterlerim tek kaş kaldırma konusunda usta asdfg.
  25. Gözlüklü müsünüz? Gözlüklüyseniz lens mi yoksa gözlük mü tercih edersiniz? Gözlüksüzseniz, gözleriniz bozuk olsaydı lens mi yoksa gözlük mü kullanmayı tercih ederdiniz? Gözlüklüyüm ve açıkçası şu cam temizleme işi olmasa gözlük takmayı seviyorum. Şöyle en uçuk renkli bir lens kullanmayı isterdim ama götüm yemiyor. Hele de mor lensin herkese verilebildiğini öğrendiğimden beri lens takma korkumu yenmeye çalışıyorum. (Uçuk renkli lensler, kırmızı, sarı, beyaz gibi sadece oyunculara verilebiliyormuş diye biliyorum.)
Ben, Dük'ün Tam Banyoya Girdiği Sırada Ona İlacını Götürürken Gördüğü Manzara Karşısında Dehşete Düşen Masum Uşak Unazo, elimden geldiğince soruları cevaplamış olup, okuyan ve yapmak isteyen herkes isteyen herkes bu mimi yapabilir.


Tüm hakları saklıdır. SAMURAYZADEOĞLU HOLDING © 2013

Zıra geldi OOR'a u_u Dinlemekten bıkmadığım bir iki şarkısını koyup gideceğim yahu merak etmeyin bu sefer incik cıncık etmeyeceğim bu grubu asdfg


Normalde şarkının coşturmasına gelip ağlayacak bir tip değilim ama nedense bu şarkı beni ağlatmayı başardı asdfgh. Dinlediğim sırada kötü bir ruh halinde olduğum için de olabilir tabii asdfgh. Ama Taka'nın sesini gerçekten çok sevdiğimi fark ediyorum bu şarkıda.


İşte bana "KYYAAAAAAAAĞĞĞĞ!!!!! TAKAAAA-CHAAAAAAĞĞĞNN!!!!!" dedirten klip asdfghj. Ayrıca şarkının anlamı da çok hoşuma gidiyor U_U


Ve blog başlığına da yazdığım şarkı; Kanzen Kankaku Dreamer U_U


Bu kadarğ~
Hala hayattaysanız, bir sonrakinde sizi yaşamaktan bezdireceğim, görüşürüz!

18 Haziran 2013 Salı

aym bek biçız

Bende bir yazı ekleyip 2-3 ay ortadan kaybolmak sonra yeniden hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıkmak alışkanlık oldu. Tam üç buçuk aydır yazı eklemeyerek kendi blog tarihimde rekor kırdım. Son üç ayda pek bir şey olmadı, olsa da boktan şeylerdi. Ama maksat yazıyı uzun göstermek ya, o yüzden -kimsenin umurunda değil ama-  son üç buçuk ayın bir raporu:
  • 16 yaşına girdim. Hiçbir şey de olmadı. Oysa 15 yaşındayken animelerdeki gibi içimdeki süper güçleri keşfedeceğimi, dünyayı kurtaracağımı, hayatımın baştan sona değişeceğini ummuştum. Artık 16 olduğuma göre ergen romanlarındaki gibi (genç-yetişkin romanları demek istiyorum, bazıları "genç-yetişkin" olmasına rağmen o kadar ergen ki.) insan olmayan bir yakışıklıya kapılıp hayatımın değişmesini bekleyeceğim. Olmadı Açlık Oyunları'na katılırım belki. O da olmadı shoujolardaki gibi gerçek aşkımı bulurum. Yani lütfen bir şey olsun artık.
  • İnsanın dalga geçtiği her şey başına geliyor, ben bunun onaylanmış örneğiyim U_U Söylemekten utanıyorum, iğreniyorum, geçmişe dönüp kendimi öldürmek, o lanet bir buçuk haftayı silip atmak istiyorum ama maalesef bir apaçiden hoşlandım -__-  Sanırım ikinci dönemin başlarıydı. Bu durum aynen shoujolardaki gibi "kız hoşlandığı oğlana açılır ama oğlan ret eder sonra oğlan kızdan hoşlanmaya başlar vs vs" durumuydu ama oradaki oğlan bu sefer ben oluyordum -__________- Yanlış anlaşılmasın, ben birinden hoşlanmak kötü, iğrenç, kaka demiyorum, ama hoşlandığınız oğlan benimki gibi saçlarını yığınla jöleyle diken, apaçi eşofman altı ve okul pantolonuyla gezen (bkz. bacak kısmı bir kız pantolonu kadar dar olmasına rağmen, üst kısmı üç götün rahatlıkla sığacağı kadar geniş eşofman altı/pantolon), Pis Yedili'deki Orço karakterin özentisi olan ve etrafta sürekli "kaağğğmilllerrrr!!!" diye bağırarak gezen biriyse neden bu kadar iğrendiğimi anlıyorsunuzdur. Cidden. İki haftadan azdı ama gene de hayattan soğuyorum hatırladıkça. İğrençti. Aptal olduğumu biliyordum ama böyle bir apaçiden hoşlanacak kadar aptal olduğumu bilmiyordum. Allah bir daha göstermesin. Göstersin de şunun gibi oğlanla göstersin, o zaman olabilir. (Evet, anime ve kitapların dünyasından uzun süre uzaklaşmanın bir cezası oluyor bu. Sakın, bunları bırakayım/ara vereyim demeyin, benim yaşadıklarımı yaşayabilirsiniz.)
  • 10 yıllık öğrenim hayatım boyunca ilk defa bir bayram etkinliğinde yer aldım, almaz olaydım. 19 Mayıs'ta gösteri yapmak için sınıfımız seçilmişti ve tabi benim gibi bir grup insanın önünde bile rahat rahat konuşamayan bir insanı alır tüm okulun önünde dans et diye koyarsan, o heyecanla tüm hareketleri karıştırır, milletin yere eğildiği yerde o kollarını havaya kaldırır. 
  • Sanırım biraz sosyalleşmeye başladım ._. Önceleri evden sadece okula gitmek için çıkarken artık arkadaşlarımla pikniğe gider, doğum günlerine katılır oldum -ki normalde hediyeyi okulda verir, kuru kuru doğum günleri kutlarım, bazen hediye bile vermem unutmuş ayağına yatarak- Okul dışında birileriyle takılmayı neredeyse üç sene falan oluyor, abartmıyorum. (Size ben asosyalim, hiç arkadaşım yok derken yalan söylemiyordum.) Bu yüzden kendimi tuhaf hissediyorum o.o Arkadaşlarla çıkıp bir yerlere gitmek falan. Hele gittiğiniz yer dağın tepesiyse. Ama her ne kadar beraber gezip tozsakta aptal blog yazarınız hala içten içe yalnızlık çekiyor. Hep yalnızlıktan şikayet ediyorum da iyi ki yalnızım anasını satayım. Yerinde duramayan, kıçına bir şey batırıyorlarmış gibi durmadan hareket eden, önüne gelen her erkeği kesen, durmadan aşk konusu açıp konuşan bir grup bu. Neyse buna şükür ediyor ve şikayet günlerini geride bırakıyorum U_U Üç ayda bir yazı yazıyorum zaten, o kadar aradan sonra gelen ilk yazının melankoli dolu, ağlamalı, isyan dolu bir yazı olmasını istemiyorum. Ama endişelenmeyin! Yakında içinizi bayacak isyan yazılarıyla geri dönerim~ (ne beddua ediyonuz la, bak sahibine geri döner o dualar görürsünüz anyayı konyayı sonra)
  • Hep diyodum ya "aaaağğnimeci arrkkhhişşh istiiiyooğm beğğğyynnnaskdjdjendn!!" diye, sanırım birini yaptım animeci U_U Kız zaten yabancı dizi hastası bende oradan yola çıkarak buna Death Note'u izlettim, bayıldı ancak okul yüzünden yarıda kaldı orası ayrı. Evdeki mangalardan götürdüm okusun diye ve kısa bir süre sonra biz sadece anime/manga/dizilerden konuşur olduk. Birde bu kızın kitap zevki -zaten çevremde gerçek anlamıyla kitap okuyan bir o var- neredeyse benimkiyle aynı. Bu yüzden kitaplardan da çok bahsediyoruz ama o benim aksime "vampir aşkı" türünü çok seviyor -_-  Hem zaten kız bir süre sonra Kore tarafına yönelince anime ve kitaplar mazide kaldı -neyse güzel günlerdi ,_,
  • Şu aralar bilgisayarı ve telefonu sadece 9GAG'a girmek ve Pewdiepie izlemek için kullanıyorum. Cidden bu ikisi okul yüzünden yüzüm düştüğünde beni sadece beş saniyede güldürebiliyor. 
  • Eeehh... Şimdi kendimi çok sevdiğim sevgilimi aldatmış gibi hissediyorum ama sanırım benim yeni One Direction'ım One Ok Rock U_U Playlistten çoktan anladığınızı umuyorum asdfkgk. Ergenlikten olsa gerek popun beni sıktığını fark ettim. Arkadan sert bir gitar sesi veya bateri duymadıkça hiçbir şarkıyı dinleyemiyorum. Bayıyor. Hem Galileo Galilei'ye kıyasla OOR bulunması çok kolay bir grup (bir kere bile olsa GG'den müzik indirmeye veya bulmaya çalışmışsanız beni anlarsınız) OOR'un şarkılarını YouTube'e koyunca telif hakkından dolayı silinmiyor ve ceza almıyorum mesela. Bir oturuşta üç albümlerini birden indirebiliyorum ki bunun için taaaa 15-16. sayfalara gitmem gerekmiyor -_____-"" Ah, bu arada OOR'un solisti Taka'nın sesini Yuki'nin üzerine kuma getirdim aksndjfkfkgkd. Ve TAKA-CHAAĞN WA HONTOUNİ KAWAAİİİİİĞĞ DESUUUĞ!!!!! \(oQo)/
  • Türkiye'de hiç anime ürünleri bulunmuyor demiştim ya unutun gitsin. Yeni keşfettiğim göt kadar bir dükkandan Death Note ve Bleach tişörtü aldım.
    Dükkandaki parmak kadar figürler -sadece Death Note, One Piece, Bleach ve Naruto figürleri var- setli satılmayıp 100 liranın aşağısında olsa onlarıda alırdım ama zaten bir tişört 25 lira olunca bütün param gitti, boş verin ;w;
  • Uzun bir süre boyunca uyguladığım "küsmeden kavga etmeden insanlara sevecen ve mesafeli yaklaş" politikam iş görüyor çünkü insanların genelinden nefret etmeme rağmen hiçbirine öyle özel bir nefret beslemedim. Zaten hepsine ama hepsine aynı mesafeden davrandığım, öyle gerçek kişiliklerini görecek kadar -görsem nefret edeceğimi adım gibi biliyorum-  bir yakınlık kurmadığım için nefret etmem olanaksız zaten. Ama biri var ki, tüm hayatım boyunca kullanacağım nefretimi mıknatıs gibi üzerine çekiyor. Şu yazımda da değindiğim sıra arkadaşımdan bahsediyorum. Artık ona dayanamıyorum ve eğer o öküz bölüm değiştirmezse iki sene boyunca gene kaprisini çekeceğim. Her boka küsen bir tip bu. Örnek verirsek: Zaten sabahçıyız, altı buçukta okula geliyoruz, uykuluyum, birazda nezle olmuşum bu yüzden ilk ders öğretmen gelmeden biraz kestireyim diye koymuşum kafamı sıraya uyuyorum bu da o sırada hafta sonu neler yaptığını, ne kadar çok parası olduğunu, odasında yaptığı değişiklikleri falan anlatıyor. O halsiz halimle ben buna anca "heeee, tamam, ne güzel, iyi yapmışsın," falan diyebiliyorum çünkü yorgunluğum ancak bu kadar kelime çıkmasına izin veriyor ama o "Artık benimle hiç konuşmuyorsun Unazo, iyi o zaman artık bundan sonra hiç konuşmayalım." diyor. Doğru söylüyorum o bunları diyince içime nasıl bir sevinç doğdu, nasıl biranda bütün yorgunluğum uçup gidiverdi anlatamam. İçimden diyorum "nolur git yanımdan başka bir yere otur nolorsoon hadi laan bi siktir git nolorrr!!!!" Ama bu küsüp orada öylece oturuyor aslında miyop olmasam ben gideceğim arka sıralara ama gözlük üç numara olmasına rağmen tahtayı arka sıralardan rahat göremiyorum. Ve bu salak her defasında bana böyle salakça sebeplerden (onun istediği resmi şimdi çizemeyeceğimi söylemem gibi, canımın kantine gitmek istememesi gibi, ona o kadar kopya vermeme rağmen kağıdına geçirememesi gibi -sınavda gene yan yana oturuyoruz sorduğu sorunun cevabını söylüyorum, duymuyor, kenara yazıyorum okuyamıyor, bu sefer daha yüksek sesle söylüyorum gene duymuyor, defalarca söylüyorum ama o hariç bütün sıra ve öğretmen duyuyor. gıcıklığına mı yapıyor bilmiyorum- , sınavdan önceki derste onunla çalışmayıp bana bir konuyu anlatması için başkasının yanına gitmem gibi, sabah verdiğim selamı duymayışı gibi, bazı teneffüslerde diğer arkadaşlarımın yanına gidip onlarla konuşmam gibi) küsüp küsüp sonra hiçbir şey olmamış gibi gene konuşmaya başlıyor. Artık benden nefret edip yüzüme bakmaması için o kadar dua etmeme rağmen. Ama nolduysa ikinci dönem bir şeyler oldu ve artık bununla çok az konuşmaya başladık. Bir sabahları, bir de öğretmen derse girmeden önce konuşuyoruz ve belki bu yüzden bana küsecek bir bahane bulamıyor. Durun, hayır buluyor. "Unazo sana tatilde bir şey olmuş artık hiç benimle konuşmuyosun ben naptım ki sana :(" Geri zekalı herif, sen her sohbet başladığında kendi sorunlarından, ne kadar paran olduğundan, notların ve sınavlardan bahsetmesen konuşurum seninle! Tam birinin bir derdi var anlatacak, bu it araya girip sürekli ve sürekli kendi sorunlarından bahsedip duruyor. Tamam sorunlarını anlatsın ona bir şey demiyorum ama tam biri -özellikle ben- bir sorununu açıp tavsiye almaya çalışırken lafını bölüp araya girmesin. Tatlı dille uyarınca bu sefer gene küsüyor ve ağlamaya başlıyor. Ve bu adam 17 yaşında. Tamam dedim bunu da atlatırım ama Gezi Parkı olaylarının patlak verdiği sırada sinirden tir tir titrerken bana "knk dilci szlüme 50 vrmiş ya piç :(" diye mesaj atması, ben buna Gezi'den bahsettikten sonra da, "aman avme yapsalar nolcaktı kiii" diye cevap vermesi, içimde onu sevebileceğime dair tüm umutlarımı yok etti. Bu gerçekten bardağı taşıran son damlaydı. Hatırladıkça sinir oluyorum. Ben bu kadar duyarsız bir öküzle sıra arkadaşıydım.
  •  Bu arada sanırım kendime yeni karakter oluşturma sınırı koymayalım çünkü K-himori için 5 tane yeni karakter buldum. Birde öküz gibi K-himori'yi baştan yazıyorum. İlk başlarda manga olarak düşünmüştüm hikayeyi, bu yüzden çizdiğim bölümleri yazıya geçirince saçma gelmeye başladı. Hem fark ettim de ilk bölümlerdeki uyuşukluk yüzünden olaylar çok yavaş ilerliyor. İlk bölümü bitirirsem görüşünüzü almak için buraya koyacağım. 
Hımmm. Uzun yazı yazmam için üç buçuk ay geçmesi gerekiyormuş demek. Yazdan ne kadar nefret ettiğimi artık söyleme gereği duymuyorum. Belki biraz daha nemsiz bir şehirde yaşasaydım sevebilirdim yazı ama hayır. Şuan klavyeye yazı yazarken bile ellerim yapış yapış. Terden. Birde ben normal insanlara göre daha fazla terliyorum yemin ederim. Şu havada beş kat merdiven çıksam giysilerimle duş almış gibi olurum. Bu yüzden iyi ki varsın vantilatör.
tamda bu.

Bir sürü resim çizdim. Çoğu saide hemde. Nasıl başardım bilmiyorum. Birde bir mary-sue testi çevirmiştim. Ayrıca OOR'un sevdiğim şarkılarını da koymak istiyorum. Ama bu yazı çok uzun oldu. O yüzden bir daha ki sefere. Sonraki yazı da nelerden bahsedeceğimi bildiğim için herhalde bir üç ay kaybolmam gene -_- Ve yeni fark ettim de çok fazla yazım hatası yapıyorum yazarken. (cümlenin düzeltilmemiş hali: vE Yani fark ettimde çok falza yazım katası yapyorum yazarkan.) Durumum çok ciddi. 

Hayatından aşırı sıkılmış bir ergenin yazısını okudunuz. Hala nasıl hayatta olabiliyorsunuz?

7 Şubat 2013 Perşembe

randoms... randoms everywhere!

"Gerçekten kraliyet soyuna mensup musun sen?" diye sordu Nate, diliyle dişlerinin arasını temizlerken. Çocuğu, sanki çok normalmişcesine en kayıtsız bakışlarıyla süzerken Boomer gözlerini kaçırdı. Etrafına kaçamak bakışlar atması oğlanın sorusuna cevap vermek istemediğinin en basit göstergesi iken Nate gene de üstelemeye devam etti. Kafasını yana hafifçe yatırarak, "Hey, Boom. Bir soru sordum." dedi.
"Evet, o da limna taşıyor ancak konumuz bu değil." Boomer'ı hiç sevmese de, konuşmak istemediği ve hatırladığı anda içini acıtan bir şeyin bahsi geçmesi Bloen'de onu koruma isteği yaratmıştı. Bu his belki de en yakından tanıdığı histi.
"Boomer'ın limna sahibi olması bir şeyi değiştirmeyecek. Tahta nasıl çıkabilir ki?" Bloen, Çengelli'ye sus artık dercesine sert bir bakış attı. Çengelli, çaktırmadan Boomer'ı süzdükten sonra özür diler gibi yumruk yaptığı eline öksürdü. Bloen konuşmaya başlamadan önce kafeteryaya şöyle bir göz attı. Diğer öğrencilerin korktuklarından olsa gerek, diye düşündü, masamızın etrafı bomboş. Kendilerinden oldukça uzaklara yerleşmiş yemek yiyen öğrencileri görmek içini dağlasa da şuan için böylesinin hem kendisi hem de arkadaşları açısından en iyisi olduğunu biliyordu. Bir sandalye çekip beş kişilik daire masayı işgal etmiş arkadaşlarının yanına oturabilirdi ama ayakta durarak etrafı daha iyi gözlemleyebileceğini düşündüğü ve kendilerini birilerinin dinlemediğinden emin olmak için ayakta durmayı tercih etmişti. Kollarını göğüsünde kavuşturarak tüm ağırlığını sağ bacağına yükledi.
"K-himori de ne kadar çaba sarf etsede," diye söze başladı. "Bizde bir şeyler yapmalıyız. Yoksa bu hosa satta salgını baş edemeyeceğimiz bir hale gelecek."
Nate gözlerini devirerek, "Zaten baş edemeyeceğimiz bir halde," dedi. "Yapabileceğimiz tek şey onları öldürmek."
"Evet ama başka bir yolu daha olmalı, öldürmekten başka bir yol..." Bloen adı gibi başka yolun olmadığını bilse de, boş umutların sadece onları daha büyük hayal kırıklığına ve kayıplara sürüklüyeceğini bilse de öldürmekten artık sıkılmıştı. Ölü bedenler görmekten, onların sorumluluklarını üzerine almaktan sıkılmıştı. Düşüncelerini bölen Boomer'ın iğneleyici lafları oldu. "Dedi öldürmek için doğan çocuk,"
Masa biran sessizliğe gömüldü ve nedense herkes bakışlarını Boomer ve Bloen'den kaçırmak için akla karayı seçiyordu. Boomer'ın duygusuz yüzüne bakmak Bloen'i daha önce hiç bu kadar sinir etmemişti. Daha demin onu korumaya çalısmasına rağmen oğlanın bu tavırlarından vazgeçememesi onu küplere bindiriyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra sinirini azaltmasını umarak bakışlarını masadan diğer öğrencilere çevirdi. Onları öldürmek ve yeni bir ırk yaratmak için doğduğunu ve tüm dünyanın sırf olmak zorunda bırakıldığı şey yüzünden ondan nefret etmesini artık kabullense de bunun Boomer gibi bir geri zekalı tarafından yüzüne vurulmasını gururuna yediremiyordu. Biran, ona yardım etmeyi kabul etmekle doğru olanı mı yaptım, diye düşündü. Sonra tüm düşünceleri başından atmak istercesine burun kemerini sıktı. Her kim olursa olsun Mavi Kanlılar ve Maveta ile verdikleri savaşta istisnasız herkesin yardımına ihtiyaçları vardı.
Sesindeki öfke dozunu azaltmaya çalışarak, "Bak," dedi. "Katil Devrimci olmamla ilgili bir sorunun olabilir ve bu benim umurumda değil ama hosa sattaya yakalanan insanların içinde değer verdiğim biri var ve ben onu öldürmek istemiyorum." Gözlerinin önüne minik Ayşe Su'nun görüntüsü gelince tüm gücünün bedeninden çekildiğini hissetti. Dizleri de onu ayakta tutamayacak hale gelince dermanı masaya dayanmakta buldu. Ayşe Su aklına gelince içinde oluşan suçluluk duygusu hiçbir şeye benzemiyordu. Chels, Bloen'i teselli etmek istercesine kolunu ovalarken Boomer konuşmaya devam etti. "Larry'yi de öldürmek istememiştin zaten," dedi. Bloen başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissederken gözleri fal taşı gibi açıldı ve ani bir hareketle masanın üzerinden uzanarak Boomer'ın yakasına yapıştı. "Sen... Larry'yi nere-" Lafını tamamlayandan Serhat, Bloen'i kolundan çekerek Boomer'dan uzaklaştırdı. "Boomer, okulda neler konuştuğuna dikkat et." diye Boomer'ı uyardı. Boomer ağzını açmış yeni bir atıf yapmaya hazırlanırken Nate'in bakışlarını üstünde hissetti. Sadece Nate'in dile getirmediği hatrı için bu seferlik susmayı tercih etti. Sadece bu seferlik. Buruşturduğu gömlek yakasının hesabını önünde sonunda Bloen'den alacaktı. Hele de elinde yeterince iyi kozları varken bu kadar ertelemek canını sıkıyordu. Nate ortamdaki havayı dağıtmak istercesine, "Buldum!" diye bağırdı. "Şimdi hosa sattalı insanların Maveta'ya sadık olmalarının tek sebebi limna ise," O tüm bunları söylerken diğerleri onaylar gibi başlarını salladılar.
"Eğer limnayı onlardan alırsak eski hallerine geri dönmezler mi?"
Chels, "İyi fikir," diyerek sırtını yasladı. "Ama bu onları öldürmekten daha farklı olmaz. Sonuçta hepsinin bedeni içten çürümüş bir halde. Onları ayakta tutan tek şey olan limnayı çıkarırsak ki bunu nasıl yapacağımızı hiç bilmiyoruz, gene ölecekler."
Bloen derin bir iç çekti. "Ya Maveta'nın kölesi olacaklar ya olacaklar," dedi. Masaya dayadığı ellerini yumruk yaptı ve Ayşe Su'nun o masum yüzünü aklına getirmemek için dişlerini sıktı. Nate yerinden kalkarak Bloen'in sırtını sıvazladı ve yerini oturması için işaret etti. Bloen itiraz etmeden önünde baklava tabağı duran sandalyeye oturdu. Tabakta kalan tek dilim baklavayı görünce yemek için elini uzatmıştı ki, Nate çatalı aldığı gibi sevgilisinin eline batırdı. Bloen'in korkuyla çığlığı kopardığı sırada Boomer hariç diğerleri gülmeye başladı. Hangi yoldan olursa olsun Bloen'in canının yanması ona aşırı derecede zevk vermesine rağmen kendinde gülecek takat bulamamamıştı. Özellikle Nate'in bu kızla yakından ilgilenmesi onu deli ediyordu. O bir katil, diye düşündü Boomer, hepimizi öldürmek için doğan biri o, niye ona bu kadar yakın davranıyorsunuz? Bloen, Nate'e küfürler savururken oğlan son baklava dilimini çiğnemekle meşguldü. Nate'in baklavaya olan sevgisi, önüne sevdiği kızı ve baklavayı koysalar baklavayı seçip sevdiği kızı ölüme terk edecek kadar büyük ve saf bir sevgiydi. Bloen ve Nate arasındaki hararetli tartışmayı bölen Boomer oldu. "Bu okulda," dedi. Direk Bloen'e bakarak konuşmuştu. "Hosa sattalı insan olmadığına eminsiniz, değil mi?" O olaydan sonra hislerinin kilitlenmesi ve bunun onu bu kadar zor ve savunmasız bir duruma sokmasına deli oluyordu. Kabul etmek ne kadar zor olsa da, aralarında Katil Devrimci olduğu için en güçlü hislere sahip olan Bloen idi. Bloen elini ovalarken bakışlarını Boomer'ın üzerine kitledi. "Hergün tarama yapıyorum ama henüz bir tane bile hosa sattayla karşılaşmadım. Hosa sattalı olan tek kişi Aello'ydu." dedi. Aello'nun adının anılmasıyla beraber masaya bilinmeyen bir ağırlık ve sessizlik çöktü. Kimse Aello'nun onun canını alan fedakarlığını unutmamıştı ve kimsenin de bu fedekarlığı karşılıksız bırakmaya niyeti yoktu. Boomer hariç. O sadece ailesinin öcünü almak için buradaydı. Eski gücünü tekrar kazanmayı başardığında yapacağı ilk iş Katil Devrimci'nin boğazını parçalamak olacaktı. Ama ailesini katleden Maveta'yı bulmak için onunla iş birliği yapması lazım geliyordu.
--
Biliyorum şimdi siz hiçbir şey anlamadınız ama (açık olalım bende yazarken hiçbir şey anlamadım) bunu sırf birinci ağız kullanmaktan sıkılıp acaba üçüncü ağız kullansam nasıl olurdu diye merak ettiğim için yazdım. Eh ama keşke yazmasaymışım çünkü şuan büyük bir ikilem içindeyim. Üçüncü ağızla yazmak tahmin ettiğimden daha eğlenceliymiş .3. Sanırım birinci ve üçüncü ağızı harmanlamam gerekecek ama ondan önemlisi!
Şu veledin hangi animeden olduğunu bilen varsa Allah'ını seviyorsa söylesin lan. Dayanamıyorum bak kalbim acıyo.

6 Şubat 2013 Çarşamba

(başlık var ama görünmez pelerini de var)

Selam lan ._. (annem her zaman dünyadaki en saygılı ve terbiyeli çocuk olduğumu söyler ve kesinlikle yanılmıyor U_U)

 Bu tatilde en az yaz tatili kadar sıkıcı ama yemin ederim bu sefer okulu bir gıdım bile özlemedim. Özlemem de lan. Aman benden uzak dursun. Tatilin ilk haftasını, dönem boyunca sabah altıda kalkmanın verdiği acıyı çıkarmakla geçirdim ki hala öyle geçiriyorum. Ciddi söylüyorum şu tatilde uyandığım en ama en erken saat öğlen on iki buçuk. Ve sanırım bünye artık uykusuzluğa dayanamaz bir hale gelmiş olmalı ki sabahlayacağım diye tutturup sabah ezanına kadar Animez izliyorum, en sonunda dayanamayıp vurup kafayı yatıyorum sonra da ikide kalkıyorum. Bir iki gün böyle devam etti bu. Sonra dedim kendi kendime, "kızım kendine gel bak kurtul şu iğrenç düzenden bir hafta sonra okul açılınca ne bok yiycen geri zekalı" diye. Ama böyle dememde pek bir işe yaramadı çünkü her ne kadar on iki buçuk- birde yatağa girsemde uykuya anca üç buçuk civarında dalabiliyorum. Bugün sabahlamayı denedim ve sırf inci sözlükte takılıp, kedi Maru'yu izleye izleye (hangi aklı yerinde insan saatler boyunca kutulara girmekten aşırı zevk alan bir kediyi izler ki Allah aşkına. SAATLER DİYORUM. SAATLER BOYUNCA TOMBUL BİR KEDİYİ İZLEDİM BEN) sabahladım ama yakalanma korkusuyla yatağa girince uykuya daldım ve yine bir buçuk gibi kalktım. Tamam uykuyu çok seviyorum ama bu kadarı benim için bile fazla lan. Tatilimin dörtte üçü uyumakla geçti, günlerimin yarısı hala yatakta geçmeye devam ediyor ve ben cidden buna sinir oluyorum. Bu kadar fazla uyumak beni cidden sinir ediyor. Ben bu tatilde boş geçirmek istemiyordum ama sokayım gene aynı monotonluk. Tek fark bir sürü anime bitirmiş olmam ve evet bebeğim şimdi o animeleri tanıyacağım U_U


Amnesia: Evet. Böyle bir animeyi izleyecek kadar iğrenç bir psikolojideyim. İzlerken geberiyorum lan. Bu animeyi izlemek okula geri dönme düşüncesi kadar kötü ama genede izliyorum askjdjfksnd Şimdi adını hala bilmediğimiz bir kızımız var ve kız geçirdiği bir kazadan sonra tüm hafızasını kaybediyor sonra da olaylar gelişiyor. Ama o olayların gelişmesi ve ana karakterdeki kızın kişiliği o kadar BAYIK Kİ. Animeyi var ya sırf openingi ve Toma için takip ediyorum. Onlar olmasa bilgisayara yapacağım şey aynen bu:


sırf bu çocuk içinde izleyebilirsiniz yani u.u
olm Toma lan bu!1!! Tomaaa!!!1 Tomaaa!!!!
asmfaskjfajkl tamam kestim ._.
Bir kere ana karakterin seiyuusu ölmüş, kızı mezarından seslendiriyor. Zavallıcık mezarda olduğu için tabi kızın ağzından sadece "etto... ano... arigatou... gomen ne..." gibi kelimeler çıkıyor. Anasını satayım birde o kadar taş gibi erkeklerin bu kadar geri zekalı, cansız, ölü bir kıza aşık olmalarını aklım almıyor. Tamam belki hepsi aşık değil ama o opening ne o zaman lan!? Bizi sırf sinir etmek için mi öle yapmışlar!? Hadi kız güzel olsa neyse ama kızın kişiliği kadar görünüşü de bana çok itici geliyor U_U Öyle sürekli güllü müllü takılan kızları sevmiyorum ben :I Asjfsjkdbgskjg neyse. Bunun yanında kızda, (durun durun o kadar içime attım boşaltmazsam olmaz kızı yermeye devam dsvbsakjfs!!!) hafızasını kaybetmiş birine göre gıdım heyecan yok. İnsan bir korkar, ürker, etrafına sorular sorar, kim olduğunu öğrenmeye çalışır o da olmadı biraz mimiklerini oynatır falan. Bu kız da o da yok. Kanaatimce o kız (adını bir öğrensek fena olmayacak hani) anime tarihindeki en itici kadın ana karakter olarak seçilmeli. Animenin iyi yönlerine gelirsek: Bir kere renk paleti hariiğğkaaaaa. Resmen gök kuşağı kusuyorsunuz. Konuda güzel aslında ama adamlar ana karakter seçimini yanlış yapmışlar. Bunlara rağmen Amnesia, sırf yakışıklı erkekleri ve opening müziği için izlenir. Tabi sabır taşınız düşündüğünüzden daha sağlamsa.



Code: Breaker: Canına kurban olduğum bir diğer seri .A. Bu anime Ao no Exorcist'e olan benzerliğiyle (özellikle ana karakterler olaraktan mavi ateşler falan) tanınıyor ama şunu diyeyim Code: Breaker'in mangası AnE'den önce yayınlanmaya başladı ki, Code: Breaker şuan 209. bölümdeyken, AnE 43. bölümde. Benzerlikleri beni pek alakadar etmiyor ki zaten benzeyen tek şey alevlerin renginin mavi olması. Ah birde iki mavi ateş sahibinin de seiyuularının aynı olması o.o Neyse ben önce şu tanıtımı şey ettireyim

Derslerinde başarılı, çok iyi Aikido yapan, aynı zamanda güzel bir kız olan lise öğrencisi Sakura Sakurakouji, bir gün otobüsle evine dönerken pencereden birinin insanları mavi bir ateşle diri diri yaktığını görür. Telaşla olay yerine gittiği zaman ise çevrede bu olayla ilgili hiçbir ize rastlayamaz. Ertesi gün okula giden Sakura, sınıflarına yeni gelen transfer öğrenci Rei Ogami'nin, bir gün önce insanları yakan kişi olduğunu fark eder. 
Başlangıçta bu olaylarla ilgisi olmayan, son derece masum biri gibi gözüken Rei'nin kısa zamanda devlet için çalışan, özel güçlere sahip, "Code Breaker" olarak bilinen bir suikastçı olduğu ortaya çıkacaktır.

Bir sürü shoujo anime izleyip, shoujo manga okuduktan sonra bodoslama shounen'e giriş yaptığımdan olsa gerek ben bu animeyi çok sevdim U_U Tabi gene 200 kusür bölümü olan manganın 13 bölüm animesi var lan. Düşünüyorum acaba bu anime sektörü mü fakirleşti de bölüm sayısını bu kadar az tutuyor. Olm 200 bölüm lan. 200. Neyse. Birde bu animede bir ilki gerçekleştirerek normalde hep aynı şeyi yapmama rağmen hiç opening ve endingi atlamadım çünkü çok hoşuma gitti .-. Öyle saatlerce oturup ending'ini izleyebilirim mesela. 

Bu animede de sanırım Amnesia'dan kaptığım "ana karakterdeki kıza acayip sinir ol" hastalığına yakalandım ._. Yahu tüm Sakuralar bu kadar itici olmak zorunda mı? (Naruto'ya gönderme efet ahfjahgajkgha) Ben bu geri zekalı hakkında bir şey demiyorum anacım izleyin görün kendisinin ne kadar gıcık ve ısrarcı bir karakter olduğunu .-. Mangada Ogami'ye ilan-ı aşk etmesi yok mu zaten kafayı yiyeceedim valla -___- Birde öpüyor yüssüz ırıspıı .A.

Persona 4 The Animation: LAN. BEN. BU. ANİMEYİ. YALAR. YUTARIM.

Sağanak yağmurdan sonra ortaya çıkan sisle birlikte gizemli cinayetler işlenmektedir. Yalnızca geceleri yayın yapan Mayonaka TV ile ilgili dedikodular yayılmaya başlamıştır. Yayın sırasında ekrana bakan kişinin karşı tarafta "diğer yarısını" görebileceği söylenmektedir. Bu faili meçhul cinayetleri duyduktan sonra karakterlerimiz gizemli TV kanalını izlemiş ve olaya şahit olmuşlardır. Baş kahramanımız Narukami Yu, kanalı izlerken bedeninin ekrandan geçerek gölgelerle dolu bir dünyaya aktığını fark eder. Bunu öğrendikten sonra tüm karakterler aynı deneyimi yaşamaya karar verirler ve cinayete kurban gidenlerle Mayonaka TV arasında bir bağ bulunduğunu keşfederler.


Biliyorum tanıtım yapmaktan çok öz eleştiri yapıyorum ama napim. Adam gibi becerebildiğim tek şey o.
Tumblr'da, Yu'nun gifini görüp sırf o oğlan için izlemeye başladığım o olağanüstü animeye gelirsek... Başta da dediğim gibi ben bu animeyi yalar yutarım. Öyle de yaptım zaten. Bittiğinde, Death Note kadar olmasa da, bir boşluk bıraktı içimde. Anime oyundan uyarlanmış bir anime ve buna rağmen bence çok güzel ilerledi. İlk dört bölüm acayip sıkıcıydı çünkü hep aynı şeyler tekrar ediyordu, ne olacağını hep biliyordunuz. O ilk dört bölüme ana karakterlerin Personalarını kazanma bölümleri diyebiliriz U_U Ne zaman ki o ilk dört bitti, anime tadından yenmez oldu. Çizimler harika, gizem ögesi çok iyi yerleştirilmiş, komedi desen o hepsinden ayrı, dramı hiç sormayın, aksiyon sahnelerinden bahsetmiyorum bile .A. Ne derseniz deyin ben bu animeye her şeyiyle aşık oldum .w. Tabi animeye sırf uzatmak için konulan boş bölümler vardı, ama diğerlerinin aksine bu boş bölümler hiç boş değildi, gülmekten adamların ne dediklerini anlayamıyordunuz. Ahanda öyle boş bir bölümden sahne (en sevdiğim sahnelerden biridir ha owo)
Öyle böyle değil bu anime benim kanıma bir işledi ki evde "yokosoo verivetto rumuğee" ya da "PERUSONA!!!" ya da "İZANAGİ!!" diye geziniyodum akfvakjghakjga
Yu da ne kadar mimiksiz bir karakter olsa da kendini sevdirtiyo yani. İlk bölümde çok havalıydı mesela. Ondan sonraki bölümde de. Ondan sonrakinde de. (arkadaş hala yazıyı nasıl bağlayacağını bilmiyor o yüzden böyle saçmalıyor. adam anime tanıtımı yapmayalı aylar olmuş lan)
Parantez içi dedi diyeceğini bana söyleyecek bir şey kalmadı o.o Anime tanıtımı yapıp insanlara izleteyim derken, tanıtımını yaptığım animelerden soğumuyosunuzdur inşallah çünkü Persona 4 kadar kaliteli bir animenin bu kadar az bileni olması gerçekten çok üzücü. Persona'ya hak ettiği sevgi verilmiyor, sevin onu. Çok sevin. Özellikle Yu'yu. Dur lan. Siz başkasını sevin Yu benim olm .A. Daha izlemeden vurulduydum ben ona ilk ben gördüm onu çekin ellerinizi üzerinden ajbfajksfba Ciddiyim.
Neyse gel gelelim yazarın yazısını uzatma çabalarına... Şimdi bu yazı aslında ayın beşinde yayınlanacaktı ama benim bok kafalı ilham perim yüzümden bir gün sarktı. Hani ben yazının teee en başında sabahlarken uyuya kaldım dediydim ya, işte ondan sonra sıktım dişimi bilgisayar başında sabahladım ve şuan saat 10:21 ._. İsteyince oluyomuş demek. İşte bu sabahlamış kafayla saide durmadan karaladım ._.
evet o faremsi şey benim imzam olur ._. gerçek hayatta da kullanıyorum ben o imzayı ._.


olm lan fjkafhbajfbhaj sabahladım. birde sabahlarken bir sürü romantik film izledim o yüzden bu saçmalıklar ._.
cidden o an ne yaptığımı ben bile bilmiyorum o_o
tarihe bakarsanız anlarsınız zaten ben bunu çook önceden çizdiydimde koymak bugüne nasip oldu ._. nasip olmayaydı iyiydi dediğini duyar gibiyim ama ayıp değil  U_U bu türlü türlü işkencelere ben maruz bırakıyorum sizi

Ben açıktım. Akşam yemeğinden beri tek lokma ağzıma atmadım ama sabahladığım için babaannemin ağzıma sıçacağını düşünürsek hala da atamayacağım. 
Neyse.
Yeminle yazı yazmayı unutmuşum.
Neyse bebeğim ya bugün çok konuştuk hadi yarın görüşürüz unutma mesaj atmayı bak yoksa gıdığını yerim çikin şapşiğim benim :) :D :D    

O değilde benim duvarımda hala bunlardan var;
 Beğeni saysına bakar mısınız Allah aşkına. Sonra sen neden hiç feysbuka girmiyosun. Zaten o sarı cadoloza ayrı ifrit oluyorum asfajfbhakj Sadece ona değil anasını satayım tüm diziye ifrit oluyorum. Vakit öldürmek için bile izlenmez lan o dizi. O kadar boktan, o kadar sikimsonik, o kadar (buraya getirebildiğiniz tüm hakaretleri getirin) dizi ki. 

29 Ocak 2013 Salı

Tükürük

Bir şey diyeyim mi, ben hala 15 tatilde olduğumuza inanmıyorum. Cidden böyle bir şey imkansızmış gibi geliyor. Şu ilk dönem o kadar berbat ve sinir bozucuydu ki.

İnsan iki şeyi aynı anda dengede tutamıyor, ben onu anladım. Bu sene kıçımı yırtıp takdir aldım, okul üçüncüsü oldum ama her zamanki gibi arkadaşlık ilişkilerinde berbatım. İnsanlara animeyi anlatmaya "çalışmayı", manga okutmayı ve Japonca şarkıların da güzel olabileceğini göstermeye çalışmayı bıraktım. Aslına bakarsak böyle daha kolay oluyor. Etrafındaki insanlar gibi davranıp aralarına karışmak falan. Kendimi casus gibi hissediyorum yeminle. Şu 'gerçek dost' arama şeysini bıraktığımdan beri notlarım acayip yükseldi. Ama ben böyle sırf derslere yüklenince etrafımdaki insanlarla olan bağlarım gevşedi. Aslında zaten gevşekti de, ben yeni fark ediyorum bu derece olduğunu. Sınıfla aram çok iyi, nerdeyse herkesle konuşuyorum ve buna alıştım ama asıl sorun... Ah aslında o kadar çok sorun var ki. Satıldım. Ya da onun gibi bir şey oldu. Ben insanlara değer verip onlarla aramı -ne kadar bana ve zevk aldığım şeylere saygı duymayıp dalga geçselerde- iyi tutmaya çalışsamda onların gözünde sadece teneffüslerde vakit geçirmek için konuşulan biri olduğumu fark ettim. Şöyle daha çok eğlenelim, konuşalım, daha da kaynaşalım diye arkadaş grubumu okul çıkışı bir yerlere davet ettim, kabul ettilerse de son anda boktan bir sebeble hepsi vazgeçti. Benim olmadığım bir arkadaş grubu oluşturmuşlar çoktan. Birine,"diğerleri gelmese de biz beraber gidelim" dedim, diğerlerinin olmayacağını duyunca yüzü asıldı, hemen reddetti. Ve bende salak gibi onlarla konuşmaya, takılmaya devam ettim. Dışlandığımı, değer verilmediğimi bile bile yüzsüz gibi onlarla hiçbir şey yokmuşcasına arkadaşlık etmeye devam ettim. Her saniye kendimi daha yalnız hissettim ama olsun. Anasını satayım korkuyorum işte. Millet gruplara ayrılmış takılırken ben öyle sap gibi ortada kalmak istemiyorum işte. İnek, tuhaf takıntıları olan, sürekli kitap ve çizgi roman okuyan biriyim evet ama sınıfın göbeğinde tek başıma da kalmak istemiyorum. Hep, "tamam ruhen yalnız hissetmeye alıştım ama bari çevremde sevilen sayılan, görünüşte arkadaşları olan biri olayım" diye düşündüm. Dişimi sıktım ve öyle biri oldum ama sıçayım, hatayı en başında böyle düşünerek yapmışım. Böyle davranmak daha çok yalnız hissetmeme neden oluyor, umduğum gibi o hissi azaltmıyor. Çoğu kez şu arkadaş grubuyla yahut sınıf üyeleriyle yalnız kaldığımızda mal mal etrafa bakıyoruz. Konuşacak, paylaşacak bir şey kalmamış çünkü tüm malzemeler bitmiş, bense etrafa yalnız kalmış gibi görünmemek için yanında tutulan birine dönmüşüm. O kadar salağım ki, tüm bunların hepsini okulun son haftasında fark ettim. Her şeyi. Hep öyle olur, okula son haftalar sadece sınıfın gırgır birliği ve arkadaşlarıyla görüşmeye popüler kısım gelir. Aslında bende gitmeyecektim ama cezalı olduğum için annem tarafından gönderildim. İyi ki de gönderilmişim. Çünkü o gırgırcılar ve popülerler arasında olduğumda aslında ne kadar yalnız olduğumu fark ettim. Kimseyle konuşacak bir şeyim yoktu. Onlar kendi aralarında konuşurken, ne kadar dahil olmaya çalışsam da beceremedim. Eh, bende bundan sonra yalnızları oynamaya karar verdim. En başından beri zaten yalnızdım, arkadaş edinerek kendimi kandırıyordum, bu sefer tümüyle yalnız olacağım ve bence bu daha iyi olacak. Yani, teneffüslerde kendimi kollarına bırakabileceğim o kadar harika kitaplar varken insanlarla konuşmaya çalışıp yarama tuz basmam cidden aptallık.

Bir sürü anime bitirdim. Hepsi birbirinden harika olsa da, izlediğim süre zarfında beni gerçekten o evrende yaşıyormuşum gibi hissettirse de, ana karakterler ile arkadaşları arasında olan bağ bana hep sinir bozucu, gerçek dışı gibi geldi ve kıskançlıktan resmen geberdim. O kadar vahim bir durumdayım ki, shounen animede bana gerçek dışı, imkansız gibi gelen tek şey "arkadaşlık ilişkileri" oldu.

Bu arada söylemeden geçmeyeyim; ilerledikçe saçmaladığım ve sırf iç dünyamı tatmin etmek için devam ettiğim K-himori bokunu artık burada yayınlamayacağım. Çünkü sıkıldım. Buraya koyup boş yere gelin güvey olmaktan sıkıldım. Saçma geliyor. Ve ben geri zekalı gibi sürekli hikaye üzerinde oynamalar yapıyor ve değiştiriyorum. Hiçbir zaman eksiksiz ve tam istediğim gibi olmuyor. Bu yüzden artık koymayacağım. Bu kararı aylar önce vermiştim ama söylemek bu yazıya nasip oldu.

Bende sıkıldım sürekli kendi hayatımdan bahsetmekten, kendimi acındırıyormuş gibi göstermekten ama yemin ederim amacım bu değil. Kendime ait bir odam olmadığı ve benden nefret eden bir kardeşim olduğu için günlük tutamadığımdan, çevremdeki kimsenin varlığından haberi olmayan bu bloga yazıyorum içimden geleni. Merak etmeyin, en yakın zamanda kendime bir günlük defteri alacağım ve sizi bu eziyetten kurtaracağım, söz.