11 Mart 2012 Pazar

What the fuck is the going on in my life?


Hayatımda hiç bir bok olduğu yok.Yine aynı tantana,yine aynı sıkıcı arkadaşlar,yine aynı hayvanat bahçesi gibi bir lise...Tek fark sabah kalktığımda beri büyük bir halsizliğin üzerimde oluşu.Beynim öyle bir zonkluyor ki,bu yazıyı zorla yazıyorum.Ancak tamamen tesadüfen karşılaştığım bir anime olan Higashi no Eden olmasa kim bilir ne zaman yazı yazardım buraya.Hoş,diğer arkadaşlarda yazı yazmayı bırakmış gibi görünüyor.Haftalardır panel hep aynı.


Asıl konuya geçmeden önce bir soru sormak istiyorum.Ü'yü özledin mi?Ben şahsen kendisini hiç özlemedim.Ama anneannemin dediğine göre o beni çok özlemiş(!) ve cumartesi günü eve gelmiş.Tabi ben o sırada babannemgilde Yemin'i bitirmekle meşguldüm.Neyse işte anneannem anlattı Ü beni özlediği için eve gelmiş bu sırada okulu neden bıraktığını anlatmış ona.Çok fazla kırığı olduğu için,6 sıfır gibi, ve ailesinin maddi durumu yetmediği için okulu bıraktığını söylemiş.Anneannem neden ders çalışmadığını sorunca küçük kardeşime sürekli bakmak zorunda olduğum için ders çalışamıyorum demiş.Anneannem sokakta evsiz hayvanları görünce bile hüzünlenen biri olduğu için Ü'nün durumuna,doğal olarak,çok üzülmüş.Ve bunları bana içli içli anlattı ama nedense benim içim cız bile etmedi.Üzülmedim bile.Anneannemden de söz almış haftaya cumartesi bizim eve gelecekmiş.Bende iyi gelsin dedim ama bu fikirden nefret ediyorum.Çünkü Ü ile hiç ama hiç ortak noktamız yok.Eve gelince mal mal oturup televizyon izleyeceğiz ve ben yine Ü'nün o can sıkan konuşmalarını dinleyeceğim.Ama gelsin bakalım,hem bana da buraya yazacak bir çıkar.İlham perim maalesef ki klozeti banyo zannetti ve muhtemelen kendisi şuan Büyük Okyanus'a doğru gidiyordur...

Her neyse,şuan  üç animeyi aynı anda izliyorum ve bu benim hayatımda bir ilk.Birden fazla animeyi hayatta aynı anda izleyemem çünkü fındık beynim bir önceki bölümde ne olduğunu hemen unuttuğu için izlediğim bölümden bir zevk alamıyorum.Ben bu üç animeyi(Another,Zero no Tsukaima:F ve Black Rock Shooter TV)aynı anda izlerken,yani izlemeye çalışırken,Higashi no Eden ile karşılaştım.
Telefonumda öyle anime resimlerine bakarken bu animenin resmini gördüm ve hemen telefona indirdim.Çünkü çizimleri acayip tatlıydı fakat adını bilmiyordum.Hatta resmi buraya koyup adını size soracaktım o derece8DSonra cuma akşamı telefona anime wallpaperları olan bir program indirdim ve programda bu animeyle karşılaştım.Adınında yazdığını görünce havalara uçtum desem yeridir.Konusu beni ilgilendirmiyordu çünkü sadece izlemek istiyordum.Ve bunun tek nedeni romantik animelere aç kalmam ve Higashi no Eden'i alakası bile yokken shoujo zannetmem 8DAncak programda animenin adı Eden of the East şeklinde geçiyordu bu adla ne kadar arasamda türkçe alt yazılısını bulamadım.Türkanime'de de olmadığını görünce bir anlığına da olsa hayata küstüm.Biraz daha araştırma yaptıktan sonra animenin asıl adının Higashi no Eden(Doğunun Cenneti) olduğunu gördüm ve bu adla arayınca Türkanime'de olduğunu gördüm.Maalesef ki anime 11 bölümlüktü ve hemen bitti.Tek kelimeyle çok tatlı,muhteşem bir animeydi.


Anime;22 Kasım 2010 Pazartesi gününde Japonya'yı vuran ancak kimseyi yaralamayan 10 füzeyi ve üç ay sonrasını anlatmaktadır.Halk arasında 'Dikkatsiz Pazartesi' olarak adlandırılan bu terör olayı çok geçmeden unutulmuştur.


Saki Morimi mezuniyet gezisi için ABD'ye gider ve Beyaz Saray'ın önünde başını belaya sokar.Ama kendisi gibi Japon olan Akira Takizawa tarafından kurtarılır.Ancak bu üzerine bal döküp yenilecesi oğlanda bir tuhaflık vardır.Adam hafızasını yitirmiştir,elinde sadece bir silah ve garip bir telefon vardır üstelik tamamen çıplaktır.Ayrıca bu garip telefonun içinde yaklaşık 8.200.000.000 yen civarında para vardır.Akira Takizawa kimdir,neden hafızasını kaybetmiştir ve neden bu telefonda 8 milyar para vardır?
                            (tanıtım bana aittir)
Bu tatlı animenin ayrıca iki tanede filmi var.Henüz izlemedim ama en yakın zamanda izleyeceğim.Türkanime'de dördüncü bölümden sonra videolar bozuk olduğu için benim gibi üç saat animeyi indirecek yer aramadan buradan  indirebilmek mümkün^^

Neyse bu kadar işte.Yazacağım ne varsa yazdım ve elimdeki malzemeyi yine tükettim.
Her neyse bu animeyi izlemen dileğiyle saygılar,döstüm^w^

4 Mart 2012 Pazar

waat is dı pörfekt gıroup Galileo Galilei?

Selamlar!Evet sonunda yazı yazabiliyorum!!-w- Neyse önce şablondan bahsedelim...nasıl olmuş?:3 (bende her şablon yaptığımda nasıl olmuş diye sormazsam ölürüm zaten.aslında ölmem ama konuyu bağlamakta işime yarıyor)
O tuhaf başlık resmi için özür dilerimxDAyıca müzikler bana Junjou'yu çok özlediğimi fark ettirdi;m;

...Neyse başlıktanda anlaşılacağı gibi sonunda Galileo Galilei'yi tanıta bileceğim!Ama Galileo Galilei yazmak çok uzun sürdüğü için kısaca GG diyelim.

Türkiye'de ne yazık ki bu grubu bilenlerin sayısı yok denecek kadar az.Bende zaten AnoHana'ya yaptıkları şarkı ile tanıdım bu grubu.Üyelerine gelirsek..

Yuuki Ozaki
Grubun vokalisti.Yani daha yüzünü görmeden sesine aşık olduğum o yegane kişi <3Hani insan sevdiğinin yüzünü görünce heyecanlanır ya,hah işte ben onun o muhteşem sesini duyunca heyecanlanıyorum=w=Şuan 21 yaşında kuzum.3.

Kazuki Ozaki
Yuuki-chan'ımın kardeşi.Şuan 19 yaşında,grubun en genç üyesi.Bateri ve arka vokalden sorumlu.

Fumito Iwai
Gitar ve arka vokal.Şuan 22 yaşında.

Sako Hitoshi
Bass gitarda.Yuuki-chan'ımla yaşıt.

Noguchi Kazuma
Sanırsam grubun yeni üyesi.O yüzden grubun resimlerinde onu görmek pek mümkün değil.Kendisi şuan 22 yaşında.Piyona çalıyor,gruba son albümleri ile katıldı.
Sağdan ikinci şahıstır Noguchi,üzerinde siyah kazak giyen..Yuuki'im ise sarı ceketli olan<3

Şimdi gelelim asıl meseleye..Grubun adı niye Galileo Galilei?Bu ad; grubun üyeleri bir kağıt mendil kutusuna fikir yazarken seçilmiş.Herkes kutuya iki tane isim yazmış ve Sako'nun fikri ile grubun adı Galileo Galilei olmuş.Sako bu ismi seçmiş çünkü gruba geçmişi ile ünlü olan birinin adını vermenin harika olacağını düşünmüş.

Şimdi birde çıkardıkları albümlere bakalım.Şuana kadar çıkmış üç albümleri var.
İlk albümleri 2010 yılında çıkan Hamanasu no Hana,6 şarkıdan oluşuyor.
2011'de çıkan Parade benim en sevdiğim albümleri.Biri akustik olmak üzere 11 şarkıdan oluşuyor.
Son albümleri Portal bu yıl ocak ayında satışa sunuldu.14 şarkıdan oluşuyor ve henüz hiç birini dinleyemedim;m;Fakat albüm şarkılarını kısa kısa da olsa bu adresten dinleyebilirsiniz^^

Animeler için yaptığı müziklere gelirsek;
AnoHana için Aoi Shiori
Mobile Suit Gundam AGE için Asu E
Ookiku Furikabutte~Natsu no Taika-hen~ için Natsuzora ve
Arakawa Under the Bridge için Sayanora Frontier

Ayrıca Yuuki-chan'mın köpeklere karşı büyük bir ilgisi olduğunu öğrendim
-w-Zaten grubun simgeside tuhaf bir çizimi olan bir köpekxD
Bakınız:
GG'nin ürünlerinin çoğunda da var bu köpek:D Ürün demişken..GG'nin ürünlerini burdan satın alabilirsiniz^^




Ve bu yazıda burda biter!v3v Sonunda GG'yi tanıttım ya ölsemde gam yemem!Ancak şimdi;GG'nin hiç bir şarkısı internet üzerinde bulunmadığı için albümlerini satın alabileceğim bir site aramakla meşgulum..

Saygılar,döstüm^^

2 Mart 2012 Cuma

K-H:4 kısım 3

ne haber?Sonunda cuma geldi ve ben üçüncü kısmıda koyup biran önce dördüncü bölümü bitirmek istiyorum!
--
“E,hala nasılsın?Ben açım.Atıştıracak bir şeyler var mı?”

“No’ldu sana!?Ya ben dedim!Ben dedim!Sakalım yok ki dinlesinler!!Yaralı kızı niye yürümeye gönderiyorsunuz ki!Çabuk geç içeri babanı arayacağım!”İtiraz etmenin anlamı yoktu.Tahminlerim nedense hiç istemediğim zaman tutuyordu.Lanet.Oturma odasına geçip beklemeye başladım.Halamın sesi buraya kadar gayet net bir şekilde geliyordu.Acaba Nate ile karşılaştığımı babama söylesem mi diye düşündüm ve hemen vazgeçtim.Görevden sonra hemen okula dönmesi gerekirken o okulu asmıştı.Başının benim yüzümden belaya girmesini istemezdim.Nankörlük etmiş olurdum.
“Baban on beş dakikaya gelir.Gel banyoya yaranı bi temizleyelim.Sende ne olduğunu anlat bana.”On beş dakika ha..Babamın eve gelmesi sadece beş dakikasını alırdı.Yukarı kattaki banyoya girdik ve halam dolaptan hala ne işe yaradığını anlayamadığım ilaçları ve pamuk çıkardı.Taytımı sıyırmamla beraber halamın gözleri de büyüdü.
“Ah kızım ah!Ağaca takılan topu almak sana mı kaldı!Ya bi erkek yada öğretmen falan alsaydı ya!Topu alayım derken ayağını yaraladın işte!Hayır sende hata yok,hata okulun!Bahçede cam kırklarının ne işi var?Tövbe yarabbi ya tövbe..”Casussan hayatın yalanlardan oluşuyor.Halam ve abim beni okulda,ağaçtaki topu almaya çalışırken düştüğümü ve ayağıma büyük bir cam kırığı girdi sanıyor.Neyse ki bana bakan doktorda K-himori’den olduğundan gerçeği biliyor ve ayağıma ona göre bakıyor.Bunları düşündüğüm sırada ayağımda büyük bir sızı hissettim ve bağırdım.

“Pardon pardon...E nasıl oldu da kanamaya başladı bu yara?”

“Takıldım ve düştüm.”
                                                                                              
“Bu kadar yani?”

“Evet bu kadar.”dedim bezgin bir şekilde.Derin bir iç çekti ve tekrar kanları silmeye koyuldu.Halam sildikçe daha çok kanıyor ve canım gittikçe yanıyordu.Bir an istemeden de olsa halamın yerinde annem olsa diye düşündüm.Halam bu işi istemeden de yapıyor olabilirdi ama annem…Eminim severek yapardı.Derken  önce bir kapı sesi sonrada ayak sesleri duymaya başladık ve banyo kapısı tıklanmadan açıldı.Babamın da halamdan farkı yoktu.Yine o fal taşı gibi açılmış gözler vardı karşımda.

“Durmadan kanıyor.Bi hastaneye götürmek lazım.”

“Tamam.Yürüyebilir misin Bloen?”

“Elbette şef!Beni ne zannettin sen!”Babamın yüzüne hüzünlü bir gülümseme yayıldı.Babama hayrandım,hem de her yönüyle.Otuzlu yaşlarının sonunda olmasına rağmen hala yaşına göre çok yakışıklıydı ve en iyi casuslardan biriydi.Halam,kocasından boşanıp baba evine gitmeye cesaret edemeyince bizimle yaşamaya karar vermişti.O gelmeden önce hem harika bir baba hem de harika bir anne oldu şefim.Halam önden gidip arabayı hazırlamaya başladı.

“Nasıl becerdin?”diye sessizce sordu babam.

“Düştüm.”

“İyi,rahatladım.Bende bir şeyleri dövmeye çalışırken yaptın zannettim.”güldü.

“Henüz değil..Ama böyle giderse yakında ona da başlarım...Baba göreve gitmeyi özledim!”

“Üzgünüm kızım.Şu halinle görev alamazsın..”

“Hepiniz gıcıksınız..”dedim ama babam gülmeye başladı.Telefonunu çıkartıp doktora geleceğimizi haber verdi ve arabaya bindik.Arabanın arkasına geçtim ve yol boyunca etrafı izlemeye başladım.Daha doğrusu bunun için çalışıyordum çünkü her defasında ön koltukta oturan halam ve babamın benim hakkımda konuşmaları düşüncelerimi bölüyordu.MP3 çalarımı evde unuttuğum için kendime küfür ettim.Sonunda hastaneye vadık.Girişte halam ve ben arabadan indik,babam da uygun bir park yeri bulmaya koyuldu.Ve işte hastanenin o iğrenç ilaç kokusu..Kapıdan içeri girince bütün gözlerin benim üzerimde olduğunu hissettim.Yani sonuçta,sol bacağımın üst kısmı kanlar içindeydi.Aldırış etmeden babamı beklemeye başladık.Sonunda oda bize katılınca doktorun odasına çıktık.Randevu almamıza gerek yoktu.Sonuçta doktorumuz da bir casustu,babam da.Odaya girdiğimizde zaten kimsenin olmadığını gördüm.Şanslıydık.

“Merhabalar.Yine ne oldu küçük hanım?”dedi doktor gözlüklerinin üstünden bakarak.Kendimden emin bir şekilde sedyenin üzerine oturdum.

“Sizinde dediğiniz gibi yürüyüşe çıkmıştım.Ama yürürken tökezleyip yere yapıştım.Nasıl olduğunu bende bilmiyorum ama ufak bir düşüş yüzünden,işte böyle kanamaya başladı.Ama acımıyor.”diyerek ayağımı işaret ettim.

“Hım.Hakan Bey siz geçin oturun şöyle..”diyerek masasının önündeki koltukları gösterdi.

“Ne içersiniz?”

“Biz bir çay alalım.”dedi halam.Doktorda,ona doktor demekten sıkıldım adı Hilmi,Hilmi Doktor’da yanında ki yardımcısına iki çay getirmesini söyledi ve yaramı incelemeye başladı.

“Uzan bakalım küçük hanım.”dedi.Taytımı sıyırdım ve uzandım.Dolabından bir iki malzeme ve su çıkardıktan sonra yaramı temizlemeye başladı.Yardımcı kız ellerinde çayla döndükten sonra televizyonda ki bir haber kanalını açtı.

“Çok sessizdi.Bozayım dedim.”

“İyi yaptın.Gündemi takip etmek lazım.”diyerek babamda karşılık verdi.Hilmi Doktor yaramı temizlerken televizyonu göremiyordum ama sesini duyabiliyordum.

“Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington,D.C.’de uzaylı gördüğünü idda edenlerin sayısı gittikçe çoğalıyor.Geceleri göründüğü söylenen bu uzaylının henüz bir fotoğrafı çekilmedi.Ama görenlerin hepsi aynı tanımı verdikleri için gerçek olabileceği ihtimali göz önünde tutuluyor.Polis,bunun bir örgütün işi olabileceğinden şüphelendiği için olaya karışmadı ve vatandaşa bıraktı.Halk ise korku içinde yaşamlarına devam ediyor.Uzaylıyı gördüğünü söyleyen çoğu insan şuan psikolojik tedavi görmekte.Sırada ki haberimiz..”Spikerin sözleri bittikten sonra Hilmi Doktor biran duraksadı.Yüzüne baktım,buz kesilmişti.

“Artık haber yapmak için oradan buradan şeyler uyduruyorlar.Uzaylı diye bir şey yoktur.”dedi halam.Kafamı çevirip babama baktım.Oda buz kesilmiş gibiydi.Ne olduğunu anlayamamıştım.

“Ha-haklısın Meryemcim.”dedi babamda sesi titriyordu.Bir dakika ya,yoksa babam uzaylılardan mı korkuyordu?Umurumda da değildi aslında.Sevinmiştim çünkü sonunda göreve gidebilecektim.Halam haklıydı kanaatimce.Uzaylı denen bir şey sadece halk efsanesinden ibaretti.Bu görevi almalıydım.Gece göreve çıkmayı özlemiştim ve ortalığa sadece göz atıp gelecektim.Boş görev olacaktı yani.

“Tamamdır küçük hanım.Yaran iyileşmeye başladığı için kirli kanı vücuttan atılıyor.Raporunu uzatmaya da lüzum yok.”diyerek ayağımı sargı beziyle sarmaya başladı.İşini bitirdikten sonra sedyeden indim ve doktora teşekkür ederek dışarı çıktık.