7 Şubat 2013 Perşembe

randoms... randoms everywhere!

"Gerçekten kraliyet soyuna mensup musun sen?" diye sordu Nate, diliyle dişlerinin arasını temizlerken. Çocuğu, sanki çok normalmişcesine en kayıtsız bakışlarıyla süzerken Boomer gözlerini kaçırdı. Etrafına kaçamak bakışlar atması oğlanın sorusuna cevap vermek istemediğinin en basit göstergesi iken Nate gene de üstelemeye devam etti. Kafasını yana hafifçe yatırarak, "Hey, Boom. Bir soru sordum." dedi.
"Evet, o da limna taşıyor ancak konumuz bu değil." Boomer'ı hiç sevmese de, konuşmak istemediği ve hatırladığı anda içini acıtan bir şeyin bahsi geçmesi Bloen'de onu koruma isteği yaratmıştı. Bu his belki de en yakından tanıdığı histi.
"Boomer'ın limna sahibi olması bir şeyi değiştirmeyecek. Tahta nasıl çıkabilir ki?" Bloen, Çengelli'ye sus artık dercesine sert bir bakış attı. Çengelli, çaktırmadan Boomer'ı süzdükten sonra özür diler gibi yumruk yaptığı eline öksürdü. Bloen konuşmaya başlamadan önce kafeteryaya şöyle bir göz attı. Diğer öğrencilerin korktuklarından olsa gerek, diye düşündü, masamızın etrafı bomboş. Kendilerinden oldukça uzaklara yerleşmiş yemek yiyen öğrencileri görmek içini dağlasa da şuan için böylesinin hem kendisi hem de arkadaşları açısından en iyisi olduğunu biliyordu. Bir sandalye çekip beş kişilik daire masayı işgal etmiş arkadaşlarının yanına oturabilirdi ama ayakta durarak etrafı daha iyi gözlemleyebileceğini düşündüğü ve kendilerini birilerinin dinlemediğinden emin olmak için ayakta durmayı tercih etmişti. Kollarını göğüsünde kavuşturarak tüm ağırlığını sağ bacağına yükledi.
"K-himori de ne kadar çaba sarf etsede," diye söze başladı. "Bizde bir şeyler yapmalıyız. Yoksa bu hosa satta salgını baş edemeyeceğimiz bir hale gelecek."
Nate gözlerini devirerek, "Zaten baş edemeyeceğimiz bir halde," dedi. "Yapabileceğimiz tek şey onları öldürmek."
"Evet ama başka bir yolu daha olmalı, öldürmekten başka bir yol..." Bloen adı gibi başka yolun olmadığını bilse de, boş umutların sadece onları daha büyük hayal kırıklığına ve kayıplara sürüklüyeceğini bilse de öldürmekten artık sıkılmıştı. Ölü bedenler görmekten, onların sorumluluklarını üzerine almaktan sıkılmıştı. Düşüncelerini bölen Boomer'ın iğneleyici lafları oldu. "Dedi öldürmek için doğan çocuk,"
Masa biran sessizliğe gömüldü ve nedense herkes bakışlarını Boomer ve Bloen'den kaçırmak için akla karayı seçiyordu. Boomer'ın duygusuz yüzüne bakmak Bloen'i daha önce hiç bu kadar sinir etmemişti. Daha demin onu korumaya çalısmasına rağmen oğlanın bu tavırlarından vazgeçememesi onu küplere bindiriyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra sinirini azaltmasını umarak bakışlarını masadan diğer öğrencilere çevirdi. Onları öldürmek ve yeni bir ırk yaratmak için doğduğunu ve tüm dünyanın sırf olmak zorunda bırakıldığı şey yüzünden ondan nefret etmesini artık kabullense de bunun Boomer gibi bir geri zekalı tarafından yüzüne vurulmasını gururuna yediremiyordu. Biran, ona yardım etmeyi kabul etmekle doğru olanı mı yaptım, diye düşündü. Sonra tüm düşünceleri başından atmak istercesine burun kemerini sıktı. Her kim olursa olsun Mavi Kanlılar ve Maveta ile verdikleri savaşta istisnasız herkesin yardımına ihtiyaçları vardı.
Sesindeki öfke dozunu azaltmaya çalışarak, "Bak," dedi. "Katil Devrimci olmamla ilgili bir sorunun olabilir ve bu benim umurumda değil ama hosa sattaya yakalanan insanların içinde değer verdiğim biri var ve ben onu öldürmek istemiyorum." Gözlerinin önüne minik Ayşe Su'nun görüntüsü gelince tüm gücünün bedeninden çekildiğini hissetti. Dizleri de onu ayakta tutamayacak hale gelince dermanı masaya dayanmakta buldu. Ayşe Su aklına gelince içinde oluşan suçluluk duygusu hiçbir şeye benzemiyordu. Chels, Bloen'i teselli etmek istercesine kolunu ovalarken Boomer konuşmaya devam etti. "Larry'yi de öldürmek istememiştin zaten," dedi. Bloen başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissederken gözleri fal taşı gibi açıldı ve ani bir hareketle masanın üzerinden uzanarak Boomer'ın yakasına yapıştı. "Sen... Larry'yi nere-" Lafını tamamlayandan Serhat, Bloen'i kolundan çekerek Boomer'dan uzaklaştırdı. "Boomer, okulda neler konuştuğuna dikkat et." diye Boomer'ı uyardı. Boomer ağzını açmış yeni bir atıf yapmaya hazırlanırken Nate'in bakışlarını üstünde hissetti. Sadece Nate'in dile getirmediği hatrı için bu seferlik susmayı tercih etti. Sadece bu seferlik. Buruşturduğu gömlek yakasının hesabını önünde sonunda Bloen'den alacaktı. Hele de elinde yeterince iyi kozları varken bu kadar ertelemek canını sıkıyordu. Nate ortamdaki havayı dağıtmak istercesine, "Buldum!" diye bağırdı. "Şimdi hosa sattalı insanların Maveta'ya sadık olmalarının tek sebebi limna ise," O tüm bunları söylerken diğerleri onaylar gibi başlarını salladılar.
"Eğer limnayı onlardan alırsak eski hallerine geri dönmezler mi?"
Chels, "İyi fikir," diyerek sırtını yasladı. "Ama bu onları öldürmekten daha farklı olmaz. Sonuçta hepsinin bedeni içten çürümüş bir halde. Onları ayakta tutan tek şey olan limnayı çıkarırsak ki bunu nasıl yapacağımızı hiç bilmiyoruz, gene ölecekler."
Bloen derin bir iç çekti. "Ya Maveta'nın kölesi olacaklar ya olacaklar," dedi. Masaya dayadığı ellerini yumruk yaptı ve Ayşe Su'nun o masum yüzünü aklına getirmemek için dişlerini sıktı. Nate yerinden kalkarak Bloen'in sırtını sıvazladı ve yerini oturması için işaret etti. Bloen itiraz etmeden önünde baklava tabağı duran sandalyeye oturdu. Tabakta kalan tek dilim baklavayı görünce yemek için elini uzatmıştı ki, Nate çatalı aldığı gibi sevgilisinin eline batırdı. Bloen'in korkuyla çığlığı kopardığı sırada Boomer hariç diğerleri gülmeye başladı. Hangi yoldan olursa olsun Bloen'in canının yanması ona aşırı derecede zevk vermesine rağmen kendinde gülecek takat bulamamamıştı. Özellikle Nate'in bu kızla yakından ilgilenmesi onu deli ediyordu. O bir katil, diye düşündü Boomer, hepimizi öldürmek için doğan biri o, niye ona bu kadar yakın davranıyorsunuz? Bloen, Nate'e küfürler savururken oğlan son baklava dilimini çiğnemekle meşguldü. Nate'in baklavaya olan sevgisi, önüne sevdiği kızı ve baklavayı koysalar baklavayı seçip sevdiği kızı ölüme terk edecek kadar büyük ve saf bir sevgiydi. Bloen ve Nate arasındaki hararetli tartışmayı bölen Boomer oldu. "Bu okulda," dedi. Direk Bloen'e bakarak konuşmuştu. "Hosa sattalı insan olmadığına eminsiniz, değil mi?" O olaydan sonra hislerinin kilitlenmesi ve bunun onu bu kadar zor ve savunmasız bir duruma sokmasına deli oluyordu. Kabul etmek ne kadar zor olsa da, aralarında Katil Devrimci olduğu için en güçlü hislere sahip olan Bloen idi. Bloen elini ovalarken bakışlarını Boomer'ın üzerine kitledi. "Hergün tarama yapıyorum ama henüz bir tane bile hosa sattayla karşılaşmadım. Hosa sattalı olan tek kişi Aello'ydu." dedi. Aello'nun adının anılmasıyla beraber masaya bilinmeyen bir ağırlık ve sessizlik çöktü. Kimse Aello'nun onun canını alan fedakarlığını unutmamıştı ve kimsenin de bu fedekarlığı karşılıksız bırakmaya niyeti yoktu. Boomer hariç. O sadece ailesinin öcünü almak için buradaydı. Eski gücünü tekrar kazanmayı başardığında yapacağı ilk iş Katil Devrimci'nin boğazını parçalamak olacaktı. Ama ailesini katleden Maveta'yı bulmak için onunla iş birliği yapması lazım geliyordu.
--
Biliyorum şimdi siz hiçbir şey anlamadınız ama (açık olalım bende yazarken hiçbir şey anlamadım) bunu sırf birinci ağız kullanmaktan sıkılıp acaba üçüncü ağız kullansam nasıl olurdu diye merak ettiğim için yazdım. Eh ama keşke yazmasaymışım çünkü şuan büyük bir ikilem içindeyim. Üçüncü ağızla yazmak tahmin ettiğimden daha eğlenceliymiş .3. Sanırım birinci ve üçüncü ağızı harmanlamam gerekecek ama ondan önemlisi!
Şu veledin hangi animeden olduğunu bilen varsa Allah'ını seviyorsa söylesin lan. Dayanamıyorum bak kalbim acıyo.

8 yorum:

  1. Karnevaldan olması lazım o oğlanın.
    Çok güzel yazmışın bu arada. Bana genelde 3. ağızdan yazılan hikayeler daha güzel gelir. Neden bilmiyorum ama 1. ağızdan yazılanları çok zor beğenirim.
    Nate'i her zamanki gibi çok sevdim. Çok öküzdü, bir öküz olarak akrabalarıma hep arka çıkmışımdır... U_U Boomer'a uyuz oldum ama kısaltma olarak boom kullanmaları hoşuma gitti. Kısaltmaları çok umutsuz bi ad. Boo, Boom, Boom-Boom gmwdg
    ve Ayşe Su gebersin. Hiç umrumda olmaz şahsen. Çok da anlaşılmaz yazmamışın merak etme, konuyu bi yerden sonra toparlıyo okur. U_U *TRUE STORY BRO*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olm yazarken bile konuyu toparlayamadım siz nasıl toparladınız ajdjfjskcjksks aslında ben birinci ağızı seviyorum ya öyle olunca kendimi karakterin yerine koymak daha kolay oluyo o.o

      Sil
  2. merhaba onee-san bu bölümden öncekiler nerede benim en son okuduğumda bloen kayseride deli ile uğraşıyordu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adı üstünde random bu zaten. Tamamen rastgele yazılmış bir şey. Benim bıraktığım yerle bunun arasında çok fazla olay oluyor bu yüzden saçma geldi biliyorum ajdhfjshsjs bunuda zaten sırf üçüncü ağızı denemek için öylesine yazmıştım

      Sil
    2. anlıyorum cevap verdiğin için sağol(hepsi tatilde beni derse ve ödeve boğan dersanenim suçu nöronlarım manyadı)

      Sil
  3. belki bu bölümle ilgili değil ama genel olarak fanfic'inle ilgili bir yorumum var... bloen fazlasıyla mary-sue .______.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. m-mary-sue mu? .____. ciddi misin? olm bende mary-sue olmasın diye uğraşıyodum lan D:

      Sil
  4. kendini ve siteni o kadar kötülüyosun ki okumaktan tiksiniyorum şu an biraz optimist ol bee sanki anan baban öldü amına koyim ne yapmamız lazım kızım seni mutlu etmek için? prens harry yle evlenmek ister misin? hay amına koyim yaa uğraştığım işlere bak.

    YanıtlaSil