Birde üstüne üstlük dediğim bu tuhaf his var içimde, nedeni şimdi kurstan kaytarmak mı, yoksa o kadar plan yaptığım halde zamanı düzgün kullanamam mı, o da olmadı Antalya'nın bunalıtıcı havası mı bilmiyorum.(Tamam söylemene gerek yok. Çok saçma sapan şeyler düşünüyorum, yaptığım tek şey bokluk. Biliyorum)
Her neyse, ben bu yazıyı aslında K-himori'nin ikinci kısmını koymak için yazacaktım. Öylede yapacağım zaten. Bide sabahlarken bu şablon gözüme takıldı ve kullanayım dedim ama içime pek sinmedi gibi. Ki zaten ben bu kahrolacası ruh halindeyken Rin'in maid kıyafeti giymiş hali bile içime sinmez. (Durum bu kadar ciddi yani o.o)
--
Beynim,vücudumdaki
her hücreyle beraber durmuştu.Nefes alamıyordum,lanet olası hava bir türlü
ciğerlerime ulaşmıyordu.Aklım,mantığım şuan karşımda duran şeyin ne olduğunu
algılayamıyordu,kısa devre yapmış bir makine gibiydim o an.Ama bana kısa devre
yaptıran şey su değil,karşımda ki dizlerini karnına çekmiş ağlayan siyah saçlı
kızdı.Normal bir kızdı,tabi sırtından çıkan örümcek kollarına benzer uzuvları
saymazsak!Ama sanki sırtına bağlı değilmiş gibi havada asılı
duruyorlardı.Örümcek kollarından tek farkı altı tane olmasıydı,ayrıca
pürüzsüzdüler ve sanki içlerinde beyaz-mavi bir sis oynuyordu.Etrafa güzel bir
ışık saçıyorlardı.Ürkütücü bir
güzellikleri vardı.Geri geri gitmeye başladım ama ayaklarım
titriyordu,korkudan mı soğuktan mı bilemedim.Kız,burnunu çekti ve göz yaşlarını
sildi.Örümcek kollarının ışığıyla gözlerinin de saçı gibi zift siyahı olduğunu
fark ettim.
“Sende
mi kaçacaksın?”dedi bana,bana bakmadan.Bir şey izlermiş gibi yere bakıyordu.“H-ha-hayıır..” Kendi
sesimi bile zor duymuştum.Kız,yavaşça kafasını bana çevirdi.Gözlerinin altı
şişmişti ve ağzının kenarında mavi bir sıvı vardı.Buruk bir gülümseme takınarak
ayağa kalktı.Tüm vücudu yara bere içindeydi ama kırmızı kan yerine,ağzında ki o
mavi sıvıdan vardı ve hala akmaya devam ediyordu.Kıyafeti ise kir,pas
içindeydi.Savaştan çıkmış gibi duruyordu.
“Benden
korkma diğerleri gibi...”dedi kafasını yana çevirerek.Ağzımı açtım ama ses
çıkmıyordu.Ses tellerimi yitirmiş gibiydim.Ama kulaklarım sayesinde kalbimin
atışını çok rahat bir şekilde duyabiliyordum.Göğüs kafesimi kırıp
kaçmak,vücuduma kan pompalamaktan daha önemliymiş gibi atıyordu.
“B-been..Sana
za-zarar vermem!Y-ya-yardım bile edebilirim!” Cümleler ağzımdan sanki korkak bir soruymuş gibi çıkmıştı.“Seni
anlamıyorum.”demesiyle kafamda şimşekler çaktı.Çeviricim sayesinde hangi dilde
konuşursa konuşsun onu anlayabilecek konumdaydım.Ama o beni anlamıyordu.Yavaşça
bana yaklaştı,elini yüzümde gezdirdi.Elleri de vücudu gibi yaralarla doluydu ve
kanıyordu,ama mavi olarak.Tırnakları
adeta bir pençe gibi sipsivriydi,insan tırnağı olduğuna inanmak için bin şahit
gerekirdi-ki zaten o insan değildi-.Bedenime o an felç indi sanki.Gözlerim haricinde hiç bir yerimi
oynatamıyordum.Bu sefer sonum gerçekten
gelmişti.
“Hehe,bende
erkek arkadaşımla yurt dışına giderdim.”duraksadı,elini çekti ve kafasını öne
eğdi.Öncekinden daha cılız ve ağlamaklı bir sesle devam etti.“O,hayatta
en güvendiğim kişi olduğu için...şu arkamda gördüğün kolları ona..söyledim.Önce
ürktü...sonra korktu ve beni...hiç bir şeye değişmeyeceğini söyleyen
adam...kaçtı,gitti..”Kafasını bir anda kaldırdı ve boynuma yapıştı.Öyle bir
yüklendi ki üstüme dengemi kaybedip yere yığıldım.Kız hala üstümde var gücüyle
boğazımı sıkıyordu.Bağırıyordu,köpek dişleri çok uzundu,vampir gibiydi ve gözleri...Gözleri
yoktu!O zift gibi siyah gözler gitmişti!Sadece göz yuvası ve mutlak bir
beyazlık vardı orada.Bağırmaya devam etti.Ne dediğini anlayamıyordum.Çevirici
bile çevirememişti bu dili,konuştuğu dünya dillerinden biri değildi
çünkü.Acıyla inledim.Tırnakları boynumu delmişti.Boynumdaki elini sıkmaya
çalıştım ama çok güçlüydü.
Kahretsin,ölecektim
burada!Belki ailem cesedimi hiç bulamayacaktı!Belki de biri cansız bedenimi
görürse polise haber verir böylece bulurlardı beni.Ama ya bu kız beni
yerse?!Ahh,lanet olsun!Ağlamaya ve çırpınmaya başladım..Onu ittirmeye çalıştım
ama nafileydi.Gözlerine tekrar bakınca daha şiddetli ağlamaya
başladım.Hayır,şimdi ölemezdim.Hem Diand olmama çok az kalmıştı,hem de daha
Nate’i tanıyacaktım!Dişlerimi sıkarak var gücümle karnına bir tekme attım ve
kollarından kurtuldum.Yan tarafa yığıldı,afallamış görünüyordu.Hiç vakit
kaybetmeden ondan olabildiğince uzaklaştım ama bacağım yine beni yüz üstü
bıraktı.Kız hala orda yatıyordu.Çok mu hızlı tekme atmıştım ne?İnanmak zor geliyordu.Bir elimi
boynuma diğer elimi ise Minik’e götürdüm.Kız yavaşça kalkmaya çalıştı.Bir anda
kendini toparladı ve bana doğru koşmaya başladı.Bende hemen Minik’i çekip ona ateş ettim.Çığlığı basarak
omzunu tuttu.Minik’i çok sevmemin nedeni buydu.Hem onu durmuştum hem de aynı
anda fotoğrafına da çekmiştim.Hırsımı alamadım ve iki el daha ateş ettim.Ateş
ettiğim yerlerden mavi sıvı akıyordu gene. Kız ağlamaya başladı,koşarak
demirlerin üzerinden atladı ve karanlıkta kayboldu.Kopacakmış gibi gerilen kaslarımın gevşediğini hissettim.Minik’i hala
tutuyordum ve onu sıkmaktan elim acıyordu.Elimi boynuma tekrar attım ve
sildim.Korkuyla elime baktığımda kırmızıyla karışmış olan mavi sıvıyı da
gördüm.Kalbim azda olsa yavaşlamıştı artık.Uzaylılar
gerçekten var.Hatta bir tanesi bana saldırdı!Teyzem,babam
yanıldılar.Yanıldım.Belki de tüm dünyaca yanıldık, diye düşünmeden edemiyordum.Boynumun acısı bacağımla
yarışıyordu sanki.Kızın her an
gelebileceği ihtimaline karşı kalktım ve sokaktan çıktım.Yine o lanet
olası restorandı aramaya koyuldum.Korkudan her adımından sonra arkama
bakıyordum.On beş dakika yürüdükten sonra sonunda buldum restorandın arka
kapısını.Sevinçten ağlamak üzereydim.Hızlıca kapıya koştum ve tokmağa
yapıştım.Lanet olsun,kilitliydi.Küfredip kapıyı tekmeledim.Eve bu kadar
yaklaşmışken..Minik’i çıkarıp tokmağa ateş ettim ve kapıya hızlıca bir tekme
attım.Gürültüyle açıldı ve hemen ışınlanacağım noktaya geçtim.K-himori’nin
dünyanın her yerinde böyle ışınlanma noktaları vardı ve sadece bu noktalar
üzerinden ışınlanabiliyorduk.Kemerimdeki rozetimi çıkarttım.Altın renkli
ışıltılı bir daireydi rozet ve altında küçük bir daire daha vardı.Buda Gian
olduğumun işaretiydi.İki daire Diandlığa,üç daire ise Goldluğa.Hemen dairenin
ortasında parmağımı gezdirdim ve gezdirdiğim yer beyaz ışıklar saçmaya
başladı.Işıklar tüm vücudumu kaplarken gözlerimi kapattım.Sonunda,diye geçirdim içimden.Okula
gelince vakit kaybetmeden uzay kaykayını oluşturdum ve eve doğru,alçaktan,uçmaya
başladım.Odamın arka bahçeye bakan penceresini açık bırakmıştım.Uzay kaykayı ile beraber iki
büklüm bir şekilde odaya girdim ve uzay kaykayı kaybolduktan sonra yatağıma
düştüm.Normal görevlerden dönünce bi beş dakika karanlıkta yatağımda öylece
uzanırdım ama bu gün gittiğim görev kesinlikle normal değildi.Anormal bir
görevdi gittiğim.Hızlıca yataktan indim ve ışığı açıp etrafa baktım.
Uzaylı
kız ışınlamayacağı için beni izleyemezdi,değil mi?
Eşyalarımı
da kontrol ettim.Pencereyi açık bıraktığım için hırsız girme ihtimalide vardı
ama ikinci katta olduğum için pek umursamıyordum bunu.Hırsız girse de ne alacaktı ki odamdan zaten?O külüstür
bilgisayar peş para etmezdi,dörtte üçü pembe olan gardırobum ve mangalarımın
pek işine yarayacağını zannetmiyordum.Ama gecenin köründe penceremi açık
bırakıp göreve gitme huyumda babamı öldürüyordu.Kapının kilidini kontrol ettim
ve tüm pencereleri kapatıp perdeleri çektim.Görev kıyafetlerimi çıkartırken
gözüm boynuma gitti.Boynumun sol tarafında üç tane derin yara vardı.Lanet
okudum.Ben bu yarayı nasıl gizleyecektim ki?Geceliklerimi giyip üniformamı
kaldırdıktan sonra babamın her zaman yanında bulunsun dediği minik ilk yardım
çantasını çıkardım.Aynanın karşısına geçip yaramı yavaşça temizledim ve
sardım.Boyunlu bir şey giydiğim sürece sorun yaratmayacaktı.Çantayı toparladım
ve yerine koyup ışığı kapatmaya gittim.Tam kapatacaktım ki duraksadım.Işığı
kapatırsam kızın tekrar geleceğini hissediyordum.Deli gibi korkuyordum
ondan,geri gelmesinden..Aptal mısın Bloen,karanlıktan mı korkuyorsun deyip
ışığı kapattım.Ve o beyaz gözlerin aklıma gelmesiyle ışığı açmam bir oldu.Ah,lanet
olsun.Artık karanlıktan da korkuyordum.Bu
gece,hayır haftalar boyunca,ışıkla beraber yatacaktım.Yatağıma doğru yürüdüm ve
yorganı açarken kendime küfür ettim.Uzunca bir süre tavana bakıp iyi şeyler düşünmeye çalıştım.Ama
olmuyordu ne zaman gözlerimi kapatsam o kız geliyordu aklıma ve kalbim
gümlemeye başlıyordu.Yana tarafa dönünce telefonumu gördüm.Sıkıntıyla elimi uzatıp telefonu aldım ve ekrana bakmamla yüzümün aydınlanması aynı saniyeler içinde gerçekleşti.Nate’den mesaj vardı.Bacağımın
nasıl olduğunu soruyordu.Hemen doğrulup cevap yazdım ama gönder tuşuna
basacakken duraksadım.Mesajı saat dokuz gibi göndermişti ve saat şuan
üçtü.Mesajı yollasam bile cevap gelmeyecekti.Yine de yolladım.Tahmin ettiğim
gibi cevap gelmedi..Tam iki saat boyunca yatakta sadece debelendim.Şunun
şurasında birazdan Ezan okunacak ve güneş doğmaya başlayacaktı.Kalktım ve
külüstürü açtım.Güneş yükselene kadar kaçırdığım dizi bölümlerini
izledim.Işık perdelerime yansımaya başlayınca tüm perdeleri açtım ve ışığı
kapattım.İzlediğim bölümü yarıda bırakarak soğuk yatağıma geçip zorda olsa kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.
--
Baya uzun lan bu kısım -.- Sondan ikinci paragrafta ki son cümleler benim bugün ki yaşadıklarımı anlatıyor, tesadüfe bak. Ee, bide belirtiyim ben aslında bunları yayınlayacağım zaman yazmıyorum, doğaçlama değil yani o.o Ben şuan bu tuhaf hikayenin 10. bölümünü yazmakla meşgulüm D: Ve normalde word belgesini açmayı aklımın uçundan bile geçirmezken şimdi oturup yazasım var, harbi tuhaf bir gün bugün >.>
Devamının hızlı gelmesi çoğoş oluyomuş ~w~ nehehehe...
YanıtlaSilYa o his de muhtemelen dediğin nedendendir. Bu olay biri ciğerlerindeki havayı emiyomuş gibi olup terleme safhasına gelene kadar sorun yok. Ha öyle oluyosa bildiğin bok yedin, geçmiş olsun :|
Bu arada bu bölüm biraz geçiş ve neden bölümü gibiydi biz halan k-himori okurları olaraktan atraksiyonlu sahneler bekliyoruz uwu ha acele ettirmek gibi de olmasın nerde tekme yumruk koyacağını sen bilirsin de şöyle diyim, bu hikayenin sonundan çok umutluyuz uwu
Sevgiler Saygılar
Mal bir Ninja
ahah, annelerimiz akraba filan olabilir mi? benim de annemle aramda aynı diyalog geçti ama ben kursa yatılı olarak gidiyorum ve topu topu 3 ay olan tatilimin 1 ayını kursta geçiriyorum. kursta bildiğin budist tapınağı gibi, dağın başında. ne telefon, ne bilgisayar, ne televizyon. kitap, müzik filan da götürmeyecekmişiz. ful kuş sesleri, su şırıltısı filan... yani orada nirvanaya ulaşmazsam cehenneme gidiyorum demektir -.-
YanıtlaSilhehe ilk yorum benden :D benide annem bir yere yollamak istiyor ama ben gitmek istemiyorum T-T yaz tatilimiz olmuş onuda doğru düzgün yaşayalım değil mi? 365 gün çalışıyoruz derslere bi tatil oluyor hemen buraya gitcek yok şuraya gitcen demeye başlıyorlar bi tatilimizi yaşıyalım zatem yorulmuşuz isyannggn T-T
YanıtlaSilhikayeyi okudum bayıldım devamını bekliyorum acaba o uzaylı kıza ne olacak bloen uzaylı virüsü kapacak mı? mavi kanın sırrı nedir :DD
bende bi kursa gitmek zorundayım ve yine anne faktörü yüzünden "-_- 9 ay boyunca tatili boşuna beklemişiz anlaşılan TT-TT
YanıtlaSilbölüm her zamanki gibi süper! yine "acaba"larla dolu.. ben nasıl uyuycam şimdi Q_Q yeni bölümü çabuk koy~
Yine güzel bir bölümdü, teşekkürler Unazo-san! Kursa gitmek zorunda olduğun için üzüldüm. =[ Sanırım bu "üzgün surat" biraz, "içten içe şeytani kahkahalar atan sahte üzgün surat" a benzedi ama cidden de üzüldüm, çünkü her ne kadar ben tüm yaz evde yatacak olsam da geçen yaz kursa gitmiştim ve nasıl olduğunu biliyorum: Kısaca çok fena. -_- Yeni şablon çok hoş ve müzikle uyumlu, ikisi de çok... Huzurlu.
YanıtlaSilÖhöm ilk önce bölümün uzun olmasına sevindim ve uzaylı-chan'ı çok sevdim D: Tanrığğğm psikopat karakterlere bayılıyorum sendromunu bilirsin belki adfsghfsd Umarım uzaylı-chan hep psikopat oluuur D:
YanıtlaSilAcaba ben de bi uzaylı görsem napardım lan :/ Hmmm...altıma sıçardım sanırım ama elimde silah olsaydı amına koymuştum uzaylının sasdgjgj
Saygılarımla, ekşın sever kız