Gözlerimi
kapadım ve bağırmaya başladım. İşe yaramayacaktı biliyordum ama bağırmaya devam
ettim. Belki otuz belki yirmi saniye sonra yerle bir olacaktım. Soğuk havayı
daha çok hissediyordum şimdi, zangır zangır titriyordum. Derken kaya parçalanma
sesi duydum. Sonunda yere düşmüştüm galiba, hey ama bir dakika yeri
parçalayacak kadar kilolu değildim ki ben! Hem niye acı hissetmiyordum? Yoksa
öldüm mü? İnsan ölünce etrafındaki sesleri duyabilir miydi? Çünkü o delinin
kahkahalarını çok net bir şekilde duyabiliyordum da. Gözlerimi açmak
istemiyordum ama içimdeki bir parça cesaret kırıntısı beni itekledi ve
gözlerimi yavaşça açtım. Suda ki yansımam titriyordu fakat bedenim hiçbir
şekilde yerle temas etmiyordu, ayaklarım bile. Havada asılı kalmıştım sanki. Şoktan
kurtulunca yan tarafımdan gelen mavi ışık gözlerimi aldı ve gözlerimi kısarak
başımı o tarafa çevirdim. İşte o an gerçekten nefesim kesildi.
Uzaylı
Kız’ın kollarıydı bunlar… Ve çok yakındılar, uzatsam değebileceğim bir uzaklıkta.
Dişlerimi sıkarak suya tekrar baktım. Uzaylı Kız yoktu burada ve o kollar benim…
sırtımdan çıkıyordu. Altı tane, mavi ışık saçan örümcek kolları... Altısı
birden yere saplanmış ve beni havada tutuyordu. Halüsinasyon olamazdı bu. O
kollar, beni havada tutuyordu! Derken gürültüyle yerden çıktılar ve ufak su
birikintisinin içine düştüm.
“Onlar
hala var! Biliyordum! Hiç biri ölme…” dedi deli. Kafamı yukarı kaldırdım ve
bayılmak üzere olduğunu gördüm. Sonra tuhaf hareketlerle olduğu yere yığılı
verdi.
Etrafımda
hala mavi ışık vardı. Kolları arkamda hissedebiliyordum. Ağırdılar. Hissedebildiğin
bir şey gerçekten halüsinasyon olabilir miydi? Suya tekrar baktım, gitmemiş
sadece küçülmüşlerdi. Yüzümün yaşlarla ıslanması uzun sürmedi. Sesim çıkmıyordu,
istesem de çıkacağını zannetmiyordum zaten, sadece suya bakıp ağlıyordum. Göz
bebeklerim korkuyla küçülmüş, suda ki bana bakıyordu. Allah aşkına neydim ben? Bu
kolları da neyin nesiydi? Nasıl saklayacaktım ben bunları? Nasıl insan yüzüne
çıkacaktım ben!? Siktir, işte şimdi hayatım mahvoldu. Öldüm ben. Kesin öldüm.
Uzaylı Kız’dan bir farkım yoktu şuan, o da kolları gizleyememişti! Ama niye ben?
Nasıl kollar benim sırtımdan çıkmıştı? Neden! Beynime hücum eden sorunların
sayısı kavrayabileceğimden çok fazlaydı. O kolların gitmesi için dua ediyordum,
gitmelerini gerçekten yürekten istiyordum ve bıçak bileme sesine benzer bir ses
duydum.
Kollar
gitmişti.
Hışımla
gözlerimi sildim ve sırtıma dokundum. Evet, gitmişlerdi. Sevinç kahkahaları atmaya
başladım, belki de gerçekten halüsinasyondu. Ama o zaman niye, beş katlı
binadan düşmeme rağmen tek bir çizik bile yoktu üstümde? Emin olmak için,
gerçekten halüsinasyon olup olmadıklarını anlamak için kolları tekrar sırtımda
hayal ettim. Korkuyordum gerçekten orada belirecekler diye ama emin olmaya
ihtiyacım vardı. Yoksa içimde ki bu kuruntu beni yiyip bitirecekti. Sırtım acıyla
karıncalanmaya başladı ve hemen ardından bıçak bileme sesiyle beraber kollar hızla
sırtımda belirdi. Bağırmamak için ağzımı kapattım ve kendimi geriye attım.
Etrafım yine mavi ışıkla çevrilmişti.
Onlar gerçekti,
Korku
ve şaşkınlıkla çarpılmış yüzümü çevirdim ve kollara baktım. Parlıyorlardı ve o
mavi-beyaz sis içlerinde dans ediyordu. Dokunmak için titrek elimi onlara doğru
götürdüm ve parmağımı hafifçe değdirdim. Tuhaf ama pürüzsüz ve sıcaklardı. Eldivenin
altından bile hissedilebilecek kadar sıcaklardı. Yaşların yaktığı gözlerimi kapadım ve sırtımda olmadıklarını hayal edince, o ürkünç
ses tekrar yankılandı. Gözlerimi açtığımda mavi ışık gitmişti, ışıkla beraber
sırtımda ki o ağırlıkta gitmişti. Suya doğru eğildim, orada değildiler.
Kollar gerçekti ve onları
istediğim gibi yönetebiliyordum.
Emin
olmak için defalarca kolları çıkartıp göndermeye çalıştım. Tuhaf olanı ise
hiçbir aksilik olmamasıydı. İstediğim zaman geliyor, istediğim zaman gidiyorlardı.
Bununla beraber kalbimi büyük bir korku tufanı sarıyordu. Kendimden korkmaya
başlamıştım. Oturduğum yerde suya bakarak düşünmeye çalıştım, aslına düşünmeye
çalışmak için çalıştım, ama yukarıdan gelen inleme sesleri buna imkân
vermiyordu. Deli adam mı uyanıyordu? Beş saat uyuması gerekiyordu, niye bu
kadar çabuk uyanmıştı ki? Hışımla yerimden kalktım ve binanın önüne çıkarak
merdivenleri tırmanmaya başladım. Tuhaf ama bu sefer nefes nefese kalmamıştım.
Deli yerinde kıpırdanmaya çalışıyordu. Sırtımdan çıkan tuhaf kolları görmesi
önemli değildi, çünkü yediği uyuşturucunun etkisiyle uyandığında bir saat önce
ne yaptığını hatırlamayacaktı. Yerdeki tabancamı aldım ve yanına giderek ona doğrulttum.
Yarı uyanıktı. Uyuşturucu ona doğru düzgün etki etmemişti, bir örgütten bahsediyordu,
araştırılması gerekliydi.
Fısıldar
bir şekilde, “Senin adın ne?” dedim.
Yüzüne
yerleştirdiği korkuyla karışık gülümsemeyle, “Şahin Türkoğlu. Unutma bu ismi…” dedi.
Hiç düşünmeden omzuna ateş ettim. Bu sefer gerçekten bayıldı. Tabancamı
kılıfına koydum ve kemerimdeki ufak siyah tuşa tıkladım. Polise çağrı bırakmıştım,
artık eve gidebilirdim. Bu tuhaf kollarımla beraber…
Şu sırttan çıkan kol şeysine bayılıyorum ya -w- Uzun bi aradan sonra çok güzel bi bölüm olmuş yine Unazo-samaaağ *Q*
YanıtlaSilYane-chan'a katılıyorum, sırttan çıkan örümcek kollarına ben de bayılıyorum. o_o Bloen'in duygularını da çok iyi anlatmışsın. Gerçekten güzel bir bölüm olmuş, diğer bölümde ne olacağını merak ediyorum.
YanıtlaSilUnazo-samam :D hikaye çok çok çok güzel ♥-♥ Bloen'e ne olacak acaba ♥-♥
YanıtlaSilNan nihayet.NİHAYET. Aylar oldu lan ;_; İnsafsığz. Tam "Kollar çıktı horrey hoberey *dıptısdıptıs*" yaparken yine aylar boyunca yazmıycan demi <^< DEMİ!?!?!?'?JOŞ!PŞJH!
YanıtlaSilOğlum yaz lan.Nolur yaz. Sabahın 5'i olduğundan pek bir mantıksal yorum yazamıyorum ama anladın sen beni ~=W=~ Hadin şu kolların devamını bir çakalım nolursun <A<
sırttan çıkan kolların elfen lied le bi alakası var mı?
YanıtlaSilo diil de ben de kendi karakterime aşık oluyorum, lütfen bundan nasıl kurtulunur tavsiye ver!!!
hayır yok. ben gerçek örümcekleri baz almıştım.
Silkurtulmaya ne gerek var?
benim için var.gerçekte yaşamayan bir karaktere aşık oluyorsun sonuçta
YanıtlaSilunazo-sama hikayemin devamını getirdim umarım beğenirsin :D hikayemi beğenmene çok sevindim :D
YanıtlaSilBi sağ bi sol bi karar ver unazo-sama :D Şablon sorunları yaşıyorsun galiba :3 Kolay gelsin :)
YanıtlaSilDuygusal insanlar kendilerne sürekli acı çektirirler.Yalnızım, kimse beni sevmiyor, konuşmuyor diye.Ve bu insanlar içlerine kapanırlar ve artık iletişim kuramaz hale gelirler.Konuşacak konu bulamazlar insanlarla ve bir konu bulsalar bile devam ettiremezler.Belki de senin gibi olan biri daha vardır yakınında bunun farkına varırsan eğer, sen git onun yanına belki o senden daha çekingendir ve daha yalnızdır.Konuşmasan bile onu anla ve ona sarıl.Sarılmak insanları rahatlatır bir şarkı gibi yavaşça..:)
YanıtlaSil